- Aslı annesi ve babasıyla birlikte önünde küçük bir bahçesi olan şirin bir evde yaşıyordu. İki yıldır evlerinin yakınındaki anaokuluna gidiyordu. Öğretmenini ve arkadaşlarını çok seviyordu. Arkadaşlarıyla oynamak ve öğretmeninden yeni şeyler öğrenmek onu çok mutlu ediyordu. Bu yıl okulda geçen yıla göre çok daha farklı etkinlikler yapıyorlardı. Çünkü onlar bu yıl biraz daha büyümüşler, birçok beceriyi kazanmışlar ve artık aldıkları bütün sorumlulukları, görevleri yerine getirebilir duruma gelmişlerdi. Öğretmenlerini çok iyi dinliyorlar ve her şeyi çok daha çabuk öğreniyorlardı. Aslı’nın okulda en sevdiği etkinliklerden birisi ise “Balonum Uçuyor Bana Ülkemi Tanıtıyor” isimli etkinlikti. Bu etkinlikte çocuklar arkadaşlarına güzel ülkemizin farklı şehirlerini tanıtıyorlardı. Her çocuk bir şehir seçiyor ve bir hafta boyunca arkadaşlarına o şehre ait fotoğraf, nesne ve yiyeceklerle şehri tanıtmaya çalışıyorlardı.
- Aslı, bu etkinlik sayesinde Ankara’nın başkentimiz olduğunu Anıtkabir’in Ankara’da bulunduğunu, Antalya’da portakal, Giresun’da fındık yetiştiğini, Nasrettin Hoca’nın Akşehir’de yaşadığını, Çanakkale’de Atatürk ve askerlerinin çok büyük bir zafer kazandığını, Nevşehir’de Peribacalarının olduğunu ve hatta Van’ın çok meşhur bir kedisi olduğunu öğrenmişti.
- Şimdi ise sıra Aslı’ya geliyordu. Aslı arkadaşlarına güzel ülkemizin hangi şehrini tanıtacaktı. Bir türlü buna karar veremiyordu. Düşündü taşındı hatta anne ve babasına sordu ama gene de bir karar veremedi. Sürekli aklında aynı düşünce vardı “acaba ben nereyi tanıtsam” ! Bir gece gene aynı düşünceler aklındayken derin bir uykuya daldı. Sabah uyandığında ise aklına çok güzel bir fikir gelmişti. Heyecanla hemen annesinin yanına koştu. Annesi de erkenden kalkmış ve mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.
- Aslı annesine dedi ki:
- Anneciğim aklıma harika bir fikir geldi, ben arkadaşlarıma kendi yaşadığımız şehri tanıtacağım. Bu güne kadar hiçbir arkadaşım Denizli’yi tanıtmadı. Bence önce kendi yaşadığımız şehri çok iyi tanımalıyız. Değil mi anne?
- Bu fikir gerçekten Aslı’nın annesinin de çok hoşuna gitmişti.
- Annesi:
- Evet bence de herkes önce kendi yaşadığı şehri çok iyi tanımalı ve tarihini öğrenmeli, dedi. Öyleyse bu hafta sonu hep birlikte Denizli’mizin bütün tarihi ve doğal güzelliklerini gezelim, birlikte fotoğraflarını çekelim. Sonra ben sana Denizli’nin tarihini ve kültürünü anlatırım. Sende arkadaşlarına şehrimizi güzel bir şekilde tanıtırsın, dedi.
- Aslı sonunda arkadaşlarına tanıtacağı şehre karar verdiği için çok mutluydu. Ve o mutlulukla annesinin kendisi için hazırladığı kahvaltısının hepsini bitirerek okuluna gitti. Aslı arkadaşlarına bir sürpriz yapmak istiyordu. Bunun için bir hafta boyunca arkadaşlarının bütün ısrarına rağmen hiçbir arkadaşına tanıtacağı şehri söylemedi. Herkes büyük bir merakla Aslı’nın tanıtacağı şehri bekliyordu.
- Hafta çok çabuk geçmiş ve hafta sonu gelmişti. Aslı yine her zamanki gibi erkenden uyandı. Çünkü Aslı hep gece erken yatar sabah ta erkenden kalkardı. Ama bugün diğer günlerden biraz farklıydı. Aslı o gün oldukça heyecanlıydı. Çünkü bu gün o yaşadığı şehrin her yerini gezecek belki daha önce hiç görmediği yerleri görecekti. O nedenle bir an önce kahvaltısını yapıp hemen yola çıkmak için acele ediyordu. Annesi ve babası da onun heyecanını anlayabiliyorlardı. Hep birlikte kahvaltılarını yaptıktan sonra o gün nereleri gezeceklerini planlayarak hemen yola çıktılar. Çünkü bu gün gezecek çok yerleri vardı.
- Öncelikle Denizli’nin en güzel yerlerinden birisi olan ve UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Pamukkale travertenlerine gittiler. Pamukkale gerçekten bembeyaz pamuk gibi görünüyordu. Ama dokunduğun zaman onun bir pamuk değil bir kaya kadar sert olduğunu görüyordun. Aslı bu güzellik karşısına çok şaşkındı. O şaşkınlıkla manzarayı izlerken babası ona kısaca travertenlerin nasıl oluştuğunu anlattı.
- Daha sonra Aslı ve ailesi yine Pamukkale’de bulunan Hierepolis ve Laodikya Antik kentlerini ziyaret ettiler. Aslı burada çok uzun yıllar önce yapılmış olan kocaman taş binalar, heykeller ve büyük bir tiyatro olduğunu gördü. Annesi buraların çok uzun yıllar önce insanların yaşadığı ve şu anda bizim yaşadığımız şehirler gibi yerler olduğunu anlattı. Aslı bir an orada yaşayan insanlar olduğunu hayal etti. Acaba o insanların nasıl bir hayatları vardı. Neler giyiyor, neler yiyorlardı. Bizim gibi mi yaşıyorlardı yoksa bizden farklılar mıydı? Aklında türlü türlü sorular geçiyordu ki Aslı babasının sesiyle kendine geldi. Babası gitmeleri gerektiğini söylüyordu. Aslı aklındaki sorularla babasının peşinden yürümeye başladı.
- Aslı ve ailesi Pamukkale’den fazla uzaklaşmadan hemen yakında bulunan Karahayıt kaplıcalarına gittiler. Karahayıt’ta ve Denizli’nin daha birçok yerinde insanların sağlığına çok faydalı ve birçok hastalığa şifa olan sıcak su kaynakları vardı. Aslı ve ailesi bu yaz tatilinde tatillerinin birkaç gününü Karahayıt’ta geçirmeye karar vererek oradan ayrıldılar.
- Zaman sanki su gibi akıp gidiyordu. Aslı öyle eğleniyordu ki karnının acıktığını fark etmemişti bile. Ama annesi öğlen olduğunu ve yemek yemeleri gerektiğini hatırlattı. Yol üzerinde bulunun bir lokantada Denizli kebabı yiyerek karınlarını bir güzel doyurduktan sonra yollarına devam ettiler.
- Annesi şimdi yolumuz biraz uzun seninle çok güzel iki mağara gezeceğiz, dedi. Babası hemen araya girerek ama mağaralara varmadan önce benim sana küçük bir sürprizim olacak, dedi. Aslı sürprizin ne olduğunu çok merak etmişti. Ama babası ona hiçbir ipucu vermedi. Yolculukları devam ederken babası arabayı yol kenarında bulunan küçük bir çiftliğe doğru sürdü. Aslı burada ne yapacaklarını merak etmişti. Ancak bu çiftlik diğer çiftliklerden biraz farklıydı. Burada sadece tavuk,
- civciv ve horozlar vardı. Babası ona burada dünyaca ünlü Denizli horozunun üretildiğini anlattı. Denizli horozunun ünlü olmasının nedeniyse onların çok uzun süre ötebilmesiydi. Aslı en çok minik civcivleri sevmişti. Hatta bir tanesini eve götürmeyi çok istemişti. Ama annesi ona evde bakamayacaklarını ancak isterse tekrar buraya civcivleri sevmeye gelebileceklerini söyledi. Aslı civcivi eve götüremeyeceği için üzülmüştü. Fakat istediği zaman tekrar oraya gelebilecek olmak onun mutlu olmasına yetmişti.
- Aslı ve ailesi yollarına devam ederek önce Keloğlan ve ardından Kaklık Mağarasına gittiler. Mağaraların içi biraz nemli ve karanlıktı ancak Aslı karanlıktan hiç korkmamıştı çünkü içeride çok güzel bir manzara vardı.
- Aslı Kaklık mağarasından dönüşte yol kenarlarında birçok fabrikalar olduğunu gördü. Babası onların tekstil fabrikası olduğunu ve onu bir arkadaşının fabrikasına götüreceğini söyledi. Fabrikaya geldiklerinde onları güler yüzlü tonton bir amca karşıladı. Babası onun bu fabrikanın sahibi ve kendisinin arkadaşı Mehmet Bey olduğunu söyledi. Mehmet Bey onları fabrikayı gezdirerek fabrika hakkında bilgiler verdi. Aslı o gün orada dünyanın birçok ülkesinde kullanılan havlu, bornoz, nevresim,çeşit çeşit kumaşlar ve daha birçok tekstil ürününün o fabrikada üretildiğini öğrendi. Artık akşam olmuş eve dönme vakti gelmişti. Aslı ve ailesi Mehmet beye teşekkür edip vedalaşarak evlerine doğru yola çıktılar.
- Eve döndüklerinde Aslı o gün o kadar çok yorulmuştu ki yemeğini yer yemez hemen dişlerini fırçaladı. Anne ve babasına iyi geceler dileyip yatağına yattı. Yorgunluktan hemen mışıl mışıl derin bir uykuya daldı. Ertesi gün daha gezecekleri çok yer vardı.
- Aslı sabah annesinin sesiyle uyandı. Annesi kahvaltının hazır olduğunu ve uyanması gerektiğini söylüyordu. Her gün erkenden uyanan Aslı ilk defa o gün uyanamamıştı. Aslı hemen yatağından kalktı, elini yüzünü yıkadı. Anne ve babasıyla birlikte kahvaltısını yaptı. Daha sonra birlikte o gün gitmeleri gereken yerleri planladılar. Önlerinde uzun bir gün ve daha gezilecek bir sürü güzel yer vardı . Hemen yola çıktılar.
- Öncelikle şehir merkezinde bulunan Bayramyeri ve orada bulunun Kaleiçi alışveriş merkezini gezerek oradan camdan yapılmış kocaman bir horoz heykelinin bulunduğu Çınar Meydanına gittiler. Buradaki heykel tıpkı bir gün önce çiftlikte gördüğü horozların aynısıydı. Aslı horozun fotoğrafını çektiği sırada babası buraya kadar gelmişken Denizli’nin ünlü sanatçısı Özay Gönlüm’ ün anıt heykelini görmeleri gerektiğini hatırlattı. Yürüyerek anıt heykelin yanına geldiklerinde Aslı, Özay Gönlüm’ ün elinde farklı müzik aleti görmüştü. Onun ne olduğunu sorduğunda babası onun isminin Yaren olduğunu ve Özay Gönlüm’ e ait bir müzik aleti olduğunu söyledi.
- Aslı iki gün boyunca çok yorulmuş ama bu yorgunluğa değmişti. Çünkü O artık yaşadığı şehri çok daha yakından tanıyor ve çok daha fazla seviyordu. Aslı yarının heyecanıyla öğrendiği her şeyi arkadaşlarına anlattığını ve arkadaşlarının büyük bir merakla kendisini dinlediklerini hayal ederek derin bir uykuya daldı.
- Daha sonra Aslı ve ailesi Ege bölgesinin en büyük parklarından biri olan İncilipınar ve Adalet parklarını gezdiler. Şimdi ise yolları gene biraz uzundu. Denizli’nin doğal güzelliklerinden olan şelaleleri gezeceklerdi. Ağlayan Kaya ve Güney Şelalelerini gezdiler. Metrelerce yükseklikten aşağıya dökülen sular muhteşem görünüyordu. Her yer yemyeşil manzara harikaydı. Suyun çıkardığı ses ise insana huzur veriyordu. Aslı hiç buradan ayrılmak istemiyordu. Fakat artık neredeyse akşam olmak üzereydi ve onlar henüz teleferiğe ve Bozdağ kayak merkezine ve daha birçok yere gidememişlerdi. Bu saatten sonra da gidemezlerdi.
- Aslı gezisini tamamlayamadığı için ne yazık ki biraz üzgündü. Onun üzgün olduğunu gören annesi durumu fark etmişti. Aslı’ya üzülmemesini gelecek hafta sonu da bugün gidemedikleri yerlere giderek gezilerini tamamlayabileceklerini söyledi. Hem sen de arkadaşlarına güzel Denizli’mizin o kadar çok gezilecek yeri olduğunu ve bunun bir hafta sonuna sığmayacağını anlatırsın, dedi. Aslı annesinin tesellisiyle biraz rahatlamıştı.
- Ve artık eve dönmeliydiler. Çünkü daha yarın için yapılması gereken hazırlıklar vardı. Bir an önce eve gidip onları yapmaları gerekiyordu.
- Dönüşte önce bir fotoğrafçıya uğrayıp çektikleri fotoğraflardan en güzellerini çıkarttılar. Eve döndüklerinde Aslı ve annesi fotoğraflarla Denizli‘yi anlatan çok güzel bir pano hazırladılar. Aslı aklına takılan her şeyi anne ve babasından ayrıntılarıyla öğrenmiş ve sonunda bütün hazırlığını tamamlamıştı. Şimdi ise artık sırada öğrendiği her şeyi arkadaşlarına anlatmak ve en güzel şekilde şehrini tanıtmak vardı. Aslı öğrendiklerini arkadaşlarına anlatmak için sabırsızlanıyor ve bir an önce sabahın olmasını istiyordu.