"Acaba insan tabiatı itibarıyla ahlaken iyi midir kötü müdür? İnsan tabiatı itibarıyla ne iyi ne kötüdür, çünkü o tabiatı itibariyle ahlaki bir varlık değildir. O, ancak aklı ödev ve yasa fikrini (Begriffen der Pficht und des Gesetzes) geliştirdiğinde ahlaki bir varlık haline gelir. Ne var ki insanın her türlü kötülüğe karşı tabii bir temayülü-yatkınlığı olduğu söylenebilir, çünkü temayül ve dürtüleri onu bir yöne doğru sürükler, aklı ise bir başka yöne sevk eder. O ancak erdemle, bir başka söyleyişle kendi kendini sınırlayarak ahlaki anlamda iyi olabilir, her ne kadar kötü eğilimler uyur vaziyette olduğu sürece masum olabilirse de." Kant
1) Yalan söylemeliyim
Bu ahlaki önermenin evrensel ve zorunlu olma imkanı var mi ? Hayır yok
2) Yalan söylememeliyim
Bu ahlaki önermenin evrensel ve zorunlu olma imkanı var mı? Evet var
3) Adil bir toplum istiyorsak , yalan söylememeliyiz
Bu önerme koşula bağlı olduğundan ahlaki değildir . Ahlaksız bir önerme demiyor ama ahlaki bir önerme olmaz diyor . Zira ahlak koşula bağlı olamaz
Güvenilir bir insan olmak istiyorsan asla yalan söyleme’’ ifadesi bir koşullu buyruktur. İşte sizin burada maksiminiz yani harekete geçiriciniz ‘’güvenilir bir insan olmayı istemek’’tir. Oysa Kant’ın ahlâkında buna katiyen yer yoktur, onun ahlak anlayışı öylesine sert ve katıdır ki, onun ahlâkı size sadece B' yi yap der yani A için B' yi yapmamalısın, ahlâki maksimlerin temelinde bu vardır. Aynı örnekten yola çıkarsak Kant size ‘’Yalan söyleme’’ der ve noktayı koyar. Ardında hiçbir getiri hiçbir amaç yoktur, koşulsuz buyruklar yalnızca ne yapmanız gerektiğini söylerler (ödev ahlakı), güvenilir bir insan olmayı istemek değil.
Yine Kant’a göre; cennete gitmek için ibadet eden, acıdığı için yardım eden, ağladığı için emzik veren, saygın olmak için çok çalışan, yalancı olarak yaftalanmamak için doğruyu söyleyen insanların hiçbiri ahlâka uygun davranmamaktadırlar. Burada -dığı için, -mak için, -mek için eklerinde sorun vardır.
Kant için ahlaki bir eylemin kabul edilebilir yegane gerekçesi bir görev anlayışı olabilir. Kant'ın eylemin sonuçlarından ziyade, eylemin gerekçelerine bu kadar fazla odaklanmasının sebeplerinden biri, onun bütün insanların ahlaklı olabileceğine inanıyor olmasıdır.
Bir çıkar, bir menfaat, bir kazanç unsuru olduğu sürece, söz konusu olan, asla bir ahlâk olamaz...
İşte tam da bu yüzden, ahlâkı üreten toplumsal ilişkilerden "nesne", yani meta toplumunun "devindirici unsuru" çekilip alınmalıdır.
Düzenleyen: Osman Atalay