Aile, çocuk ve ebeveynlik üzerine birden çok eseri olan Psikanalist Wilhelm Stekel şöyle tanımlıyor aileyi: “Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği bir okuldur.’’ Bu okuldan mezun nice cani, katil, hırsız, kötü karakterli ve vasıflı bireyler olduğu gibi toplumu güzelleştiren, alim, doktor, öğretmen, sanatçı ,bilim insanı, asker ve benzeri kahramanlar da mevcuttur. Ben de Wilhelm’den ilham alarak aileyi bir bahçeye benzetiyorum. Ailenin büyüklerini ise bu bahçeyi ekip biçip güzelleştiren ya da tam tersi o bahçeyi çorak hale getirip çölleştiren sahiplere benzetiyorum. Aile olmak yuva kurmanın ötesinde içinde sevgi ve saygının hakim olduğu güçlü aile bağlarının kurulduğu bir müessese haline getirmenin daha önemli olduğu inancındayım.
Peki neden bu kadar önemli?
Aslında bunu o bahçelerde yetişen topluma değer katmış ve toplumda bir yeri olan bireylerin hayatlarındaki aile izlerinden anlayabiliriz düşüncesindeyim. Bu yazımızın çıkış noktası da aslında topluma mal olmuş bilim insanlarının hayatlarındaki aile izlerine bakıp bugünkü ailelere örnek olabilecek noktaları paylaşabilmek. Tabi ki her ailenin kendine has öyküleri ve yaşantıları mevcut. Ama buradaki güzel incelikleri yakalayıp aile hayatımıza aksettirdiğimizde o aile bahçesinin daha güzel bir mekân haline getireceği düşüncesindeyim.
Einstein’ın Aile hayatı:
Küçük Albert, doğumundan itibaren farklı fiziksel sorunları olan bir çocuktu. Doğumunda çok büyük bir kafa yapısına sahip olduğu için 2 hafta annesi ile beraber kontrol altında tutuldu ve normal olduğuna kanaat getirilince evine gönderildi. Einstein çocukluğunda konuşma problemleri yaşadı. Konuşmaya başladığında da çok yavaş konuşuyordu. Bu dokuz yaşına kadar sürdü. Annesi ve babası zihinsel engelli olduğunu düşünüp üzülüyorlardı. Tarihçi Otto Neugebauer’den ilginç bir anekdot:
Çok sonraları konuştu. Ailesi çok endişeliydi. Bir gece yemek yerken sessizliğin içinden sesi duyuldu. Bu çorba çok sıcak” Ailesi daha önce niye hiç konuşmadığını sorunca Albert şöyle yanıt verdi:’’Çünkü şimdiye kadar her şey düzenliydi.’’ Einstein beş yaşında yatağında hasta yatarken babası ona bir pusula gösterdi ve Einstein’ın bilimle ilgisi başlamış oldu. Bu genç Albert’in çok ilgisini çekti. Pusulayı defalarca etrafında döndürmesine rağmen içindeki ok aynı noktayı işaret ediyordu. Einstein boş uzayda güçlerin olduğunu ve pusulaya etki ettiklerini söylermiş. 12 yaşında amcasının hediye ettiği cebir kitabını ezberlemiş adeta. Bu anekdotlar kendisinin bilim dünyasına altın harflerle yazdırmasında ne kadar etkili olduğu bilinmez ama şunu biliyoruz ki Albert Einstein her zaman fizik problemleri hakkında net bir görüşe ve onları çözme kararlılığına sahip biriydi. Kendine ait bir stratejisi vardı ve hedefine giden yolda ana aşamaları gözünde canlandırabiliyordu. Büyük başarılarını bir sonraki ilerleme için sadece basamak taşları olarak görüyordu.
Elon Musk ve Aile hayatı
Bu konuda Elon Musk ve kardeşlerini tek başına yetiştiren annesinin söylediklerine kulak verelim biraz:Maye Musk, başarılı bir diyetisyen ve bir model. Elon ve Tosca adlarında 2 erkek ve Kimbal adında bir kız çocuğu yetiştiren Maye, evlatlarını yetiştirirken şunlara dikkat ettiğini söylüyor:
1- Çocuklarıma daima sıkı çalışmalarını öğütledim.
2- İnsanlığa faydalı olmalarını, başkalarına el uzatmalarını ancak bunu yaparken dürüstlükten ödün vermemelerini istedim.
3- Çocuğunuzu mutsuz olacağı bir işe itmek yerine onları desteklemeli, hayallerini gerçekleştirmeleri için motive etmelisiniz. Elbette ben de çocuklarımın bir diyetisyen olmasını, benimle birlikte çalışmasını ve karşı dairemde yaşamasını isterdim. Ama onları kendi yollarını çizmeleri için motive ettim.
Bu 3 öğütle yetişen üç çocuğu bugün hayallerine ve tutkuyla bağlandıkları alanlara yönelmiş durumda. Maye Musk; çocukluk dönemlerinde de Elon’ın her zaman kitap okuduğunu, Tosca’nın onun peşinden her yere geldiğini, Kimbal’ın ise mutfakla ilgilendiğini söylüyor. Bugün ise Elon Musk Tesla ve SpaceX gibi projelere sahip başarılı bir iş adamı. Kimbal, the Kitchen ve Big Green gibi restoran zincirlerinin sahibi. Tosca’nın ise Passionflix adında bir yapım şirketi var. Anlayacağınız her biri çocukken bağlandıkları alanlara yönelerek kendi yollarını çizmişler.
Aziz Sancar ve Aile hayatı:
Aziz Sancar’ın yaşam öyküsünü konu edinen bir eserde (Bursalı, 2016), Sancar’ın çocukluğunda sabahları kitaplarını alarak çeşitli ağaç ve bağların olduğu kendi bahçelerinde akşam vakitlerine kadar ders çalıştığı bilgisi yer almaktadır. Henüz eğitim öğretim döneminin başlarındayken o yılın okutulacak tüm ders kitaplarını bitirmekte ve nereye giderse gitsin yanında üç dört koli kitap götürmektedir. Çocukluğunda bahçe teraslarında bakım yapmayı sevmektedir. [Aktaran; Zengin, 2018]
Anne ve babası hiçbir eğitim almamalarına rağmen çocuklarının eğitim almaları için gereken her şeyi yapmışlardır. Aziz Sancar annesinin okuma yazma bilmemesine rağmen tanıdığı en zeki kadın olduğunu söylemiştir. Babasının ise çok çalışkan bir insan olduğunu ve kendisinin rol modeli olduğunu vurgulamıştır. Konuşmalarında, ebeveynlerinin ileri görüşlü bireyler olduklarını birçok kez dile getirmektedir.
Dyson ve Aile hayatı:
Bugün evlerimizde kullandığımız torbasız siklon elektrikli süpürgenin tasarımcısı ve mucidi İngiliz tasarımcı ve Dyson şirketinin kurucusu Sir James Dyson (2007) tarafından kaleme alınan otobiyografisinde küçük yaşlarda oynadığı bir oyundan bahsetmektedir. Bu oyunla, bir artı yarım, artı çeyrek, artı sekizde bir gibi devam eden bir toplama işleminde iki sayısının elde edilemeyeceğini keşfetmiştir. Freeman J. Dyson, ailesinin hem popüler bilim kitaplarını okuduğunu hem de onun da bunlarla meşgul olması için ulaşabileceği yerlere koyduğundan söz etmektedir. Yatılı okula sekiz yaşında gitmiş, okulun kütüphanesindeki ansiklopediler sayesinde bilimin daha çekici hale geldiğini vurgulamıştır. (Zengin , 2018) İlerleyen hayatında icatlarıyla bir çok değerli ödüle layık görülen Sir James Dyson aynı zamanda başarısızlıktan gelen güce de yürekten inanıyordu. Hatta başarısızlığı başarıyı yakalamanın önemli bir parçası olarak görüyordu. Ona göre başarısızlık gerçekten yenilikçi bir çözüme doğru atılan ilk adımdı.
Gell Mann ve Aile hayatı:
1969'da Nobel Fizik ödülünü üzerinde çalıştığı kuark teorisi ile kazanan Murray Gell-Mann (2007) otobiyografisini kaleme aldığı bir eserde, babasının kendi dil okulunda göçmenlere dil öğrettiğini o dönemlerde borsanın çöküşü ve Ulusal Köken Yasası’nın 1929’da yürürlüğe girmesiyle göçmenler gelmeyince iflas ettiğini belirtmiştir. Murray Gell-Man, burs için çeşitli sınavlara girmiş ve başarısız olmuştur. 3 yaşında okuma öğrenmiş ve bilişsel gelişim olarak kendi akranlarından üç sınıf ileride olduğundan müzik öğretmeninin de yardımıyla sekiz yaşında Columbia Ortaokulunda 6. sınıfa kaydedilmiştir. Küçük yaşlarda kuşları izlemeyi seven Murray Gell-Man bitkilere, kelebeklere, ipek böceklerine ve memeli hayvanlara meraklıdır. Murray Gell-Man’a Einstein hayranı olan babası üniversiteyi kazanması halinde ana çalışma konusu olarak fizik seçmesini önermiştir. Gell-Man ise fizik dersinde daha önceki başarısız olduğunu bildiği halde sırf babasını mutlu etmek için fiziği seçmiştir. (Zengin , 2018)
Richard Feynman ve Aile hayatı:
Richard Phillips Feynman 11 Mayıs 1918'de New York’ta, aslen Rus ve Polonya asıllı Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunda, ‘’tutucu düşünceye meydan okumak için’’kendisini sorular sormaya teşvik eden babası Melville’den ve yaşamı boyunca terk etmediği mizah anlayışını devraldığı annesi Lucille’den yoğun bir şekilde etkilendi. Feynman’ın çocukluğunun geçtiği ev Aşağı Manhattan’ın Queens bölgesindeydi. Maddi açıdan görece rahat bir ailede dünyaya gelmişti. Genç bir adam olarak, üretken bir şekilde çalışabilmesi için yeterli fırsata sahipti ve bu nedenle baskı altında bir yaşam sürmedi. Kısacası o, özgür ve yaratıcı bir çocuktu. İşte o çocuk 20. yüzyılın tanınmış uygulamalı ve teorik fiziğin ismi altın harflerle yazılı bilim insanlarından biri oldu.
Bu listeye onlarca, yüzlerce bilim insanı daha eklenebilir elbette ama öz olarak amacın karşılandığını düşünüyorum. Zengin ve Küçük (2018) bilim insanlarının yaşam öykülerinin yer aldığı ‘’Meraklı Zihinler’’ kitabını betimsel olarak ele aldıkları bir çalışmalarında okumaya istekli, ilgi duyduğu alana yönelik dersleri ve etkinlikleri sevme, oyun araçlarını üretme, meraklı olma, sorumluluk sahibi ve öz güvene dayalı girişimler, takdir görmek ve örnek gösterilmek, vb. birçok benzer yaşantının olduğu ortaya çıktığını belirtmiştirler. Bu meraklı zihinlerin :
1- Doğru bilgiye ulaşıp kullanabileceği
2- Hayattan problemleri fark edip çözebileceği
3-Olası sorunlar hakkında kararlarını özgürce verebileceği
4- Yeni bilgi ve teknolojileri üretebileceği
İklim ve atmosferleri aile olarak yanımızdaki bu bireylere sunabilirsek işte o aile bahçesinde mis kokulu menekşelerin, nergislerin kokusu gelir. Eğer bu iklim sağlanmaz özgüvenler öz yıkımlara dönüşürse o bahçede renkler siyah, kokular berbat, hayatlar yaşanmaz olur.