İletişim kurmak doğuştan gelen bir ihtiyaçtır. Konuşmak da bu ihtiyacın en önemli öğesidir. Doğuştan gelen kendini ifade etme isteği yaşadığımız topluma göre şekillenir ve dil olgusu ortaya çıkar. Yaşadığımız çevre hangi dili, nasıl kullanıyorsa biz de o dili öğreniriz; bu bizim ana dilimizdir.
Yabancı dil söz konusu olduğunda durum biraz değişir. Her ne kadar bir dili öğrenmenin en iyi ve etkili yolu o dile maruz kalmak yani o dili kullanan insanlarla yaşamak olsa da ülkemiz şartlarında bu durum pek mümkün değildir. Bundan dolayı bizde dil öğreniminde en etkili unsur motivasyondur, yani o dili sevmek sevdirmektir.
Özellikle dil öğrenmenin en kolay ve verimli olduğu okul öncesi ve ilkokul dönemlerinde çocuklara dil öğretirken onlara dilin bir zorunluluk olduğunu hissettirmeden; sevdiği, seveceği etkinliklerle öğretmek gerekir. Bu yaş grubuna dil öğrenmenin gerekliliğini anlatamayız, anlatsak da çocuklar bunu anlamlandıramaz. Bu noktada tıpkı anadil öğrenirken izlenilen yolları kullanarak; oyun oynayarak, şarkı söyleyerek dili öğretirsek o çocuk öğrenme sürecinden zevk almaya başlayacaktır.
Dil öğrenimi ile ilgili bilgilerimiz ve gözlemlerimiz sonucu, sürece katkı sunması adına; bırakalım çocuklarımız o dille ilgili ve bizim kontrolümüzde yaşına uygun videolar izlesinler, şarkılar söylesinler dinlesinler, oyunlar oynasınlar. Fırsatları olduğu ölçüde o dili kullanan yaşıtlarıyla arkadaşlık kursunlar. Özetle o dille ilgili sevdikleri ve sevecekleri etkinlikleri yapsınlar.
Unutmayalım ki her verimli öğrenme, sevmekle başlar.