AYŞEGÜL ATAMAN İLE SÖYLEŞİ

Salgın döneminde 9. sayımızı çıkarmaya hazırlanıyoruz. Bu sayımızın dosya konusu Özel gereksinimli çocuklar üzerine olacak. Elli yıldan fazladır bilimsel çalışmalarınız, kitaplarınız ve konferans ve çalıştaylardaki bilgi aktarımlarınızla bu alana büyük izler bırakan biri olarak sizinle bu röportajı gerçekleştirmek Çaydan-lık dergisi adına bizleri çok mutlu etti.

Sayın Ayşegül Hocam, söyleşimize bir başlangıç olması adına toplumda birbiri yerine sıklıkla kullanılan birçok kavram var Türkçemizde. Özellikle “Zekâ, Yetenek, Beceri, Kabiliyet, Feraset, Akıllı, Deha” gibi. Bunları gerçekten aynı tanım içinde ele alabilir miyiz?  Size göre bu kavramları birbirinden ayıran nüanslar nelerdir? Genetik ve çevresel etmenler ne kadar etkilidir bu kavramların varlığında.

Özel eğitim alanında, özel gereksinimi olan bireyler için tarihsel süreçte, gelişmeler paralelinde çeşitli terimler kullanılmıştır. Sakat-Alil-Özürlü-Engelli-Yetersizlikten etkilenmiş ve özel gereksinimi olan terimleri gibi üstün zekalı ve üstün yetenekli bireyler içinde söz konusu betimlemeler bazen aynı anlamda bazen farklı anlamlarda kullanılmıştır. Alanımızın Türkiye’deki duayeni olan rahmetli Doç.Dr. Mitat Enç,”üstün beyin gücü” terimini kullanmıştır. Ancak belirtilmesi gereken nokta şudur. Üstün zeka genellikle standartlaştırılmış zeka ölçekleri sonucu sayısal veriler ve ZB(IQ) ile belirlenirken; yetenek gelişim ve yetenek envanterleri ile gelişim profilleri kullanılarak belirlenmektedir. Çocuğun akranlarına göre yetenek alanlarında yaşında, hızlı ya da yavaş gelişmesine yönelik potansiyelini ifade eder.

Yetenek zekâyı kapsayan bir alandır. Zekâ yetenek alanı içinde küçük bir noktadır. Zekâ küçük alanı kapsar, son yıllarda yapılan çalışmalarda zekâyı yetenek olarak betimlemek ön plana çıkmıştır. %2-4 arasında olan bir gruptur. Müzik, resim, plastik sanatlarda, matematikte iyi olur ama Türkçe dersinde desteğe ihtiyacı olur; Türkçede, okuma-yazmada fevkalade olur, beden eğitiminde desteğe ihtiyacı olur. Üstün zekâlı çocuk ortalama olarak her grupta akranlarından ileriyken üstün yetenekli çocuk bazı alanlarda ileridir, bazı alanlarda normaldir; hatta bazı alanlarda desteğe ihtiyaç duyar.

Yetenek zekâyı kapsayan bir alandır. Zekâ yetenek alanı içinde küçük bir noktadır. Zekâ küçük alanı kapsar, son yıllarda yapılan çalışmalarda zekâyı yetenek olarak betimlemek ön plana çıkmıştır 

Üstün Zeka; Akranlarına göre standartlaştırılmış zeka ölçeklerinde birden çok zekâ alanlarında olağanüstü gelişim gösteren ya da gizilgüce sahip olan, yaratıcı ürenler ortaya koyabilen ve yüksek görev sorumluluğuna sahip olan bireydir.

Üstün Yetenekli: Akranlarına göre olağanüstü düzeyde başarı veya başarı gizilgücü olan, zihinsel, yaratıcı veya sanatsal alanlarda yüksek performans kapasitesi gösteren sıra dışı liderlik özelliklerine sahip olan ve akademik alanlarda olağanüstü başarı gösteren çocuklardır.

Tanımlama konusunda evrensel bir mutabakat bulunmamakla birlikte, alan uzmanlarının konuya hangi kuramsal temelle yaklaştığına bağlı olarak hem terimler hem de tanımlamalar değişmektedir.

Bu iki terim dışında ‘Dahi’ diye tanımlanan bireylerin bir kuşakta rastlanma olasılığı oldukça düşüktür. Yirminci yüzyılın dâhisi hepinizin bildiği gibi Mustafa Kemal Atatürk’tür; çünkü, vizyon sahibi, öngörüsü yüksek tüm yetenek alanlarında ortalamanın çok çok üstünde, beyninin tüm çeyreklerini kullanan, yıkılmaz bir ürün olan Türkiye Cumhuriyeti’ni ortaya koyan kurucu atamızdır. 

Son yıllarda MEB yetkilileri, üstün zekâ ve üstün yetenek terimlerinin etiket oluşturduğunu öne sürerek bu bireylerin “özel yetenekli” birey olarak tanımlanmasını ortaya koyarak bu kapsamdaki çocukları ‘NORMALLEŞTİRME’ ye çalışmıştır. Özel yetenek tüm bireylerde olan onu biricik kılan özelliklerdir. Üstün zekâ/ üstün yetenek farklıdır.

1850’ lerde psikolojinin bir bilim olarak tanınmasıyla birlikte, psikologlar üstün zekânın bir psikolojik süreç olarak tanılanmasını yapmışlardır. 150 yıldan fazla bir süre devam eden ikiz araştırmaları, üstün zekâlılığın varlığını değil, aynı zamanda bu durumun potansiyel olarak kalıtım tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bütün bu çalışmaların hemfikir olduğu nokta, üstün zekâlılığı ortaya çıkaran etmenlerin farklılığıdır. Formüle edilmiş bir etmenler yumağı bulunmamaktadır. Üstün zekâlı çocuğa sahip olma olasılığı düşük olmakla birlikte ailelerin büyük kısmı çocuklarının üstün zekâlı olduğunu düşünmektedir. Normal dağılım eğrisine göre çağ nüfusunun sadece % 2 sinin üstün zekâlı olduğunu çalışmalar göstermektedir. O halde ailelerin kendi çocuklarının üstün olduğunu düşünmesini nasıl açıklamak gerekir. Psikologlara göre ailelerin çocuklarının üstün olduğunu düşünmesi olağan bir durumdur. Çünkü çocuklarımız bizim beklentilerimizi, ümitlerimizi ve hayallerimizi temsil eder. Bu bağlamda, çocuğumuzun sahip olduğu şeyler, bizim sahip olduklarımızın bir göstergesidir. Bu nedenle ona iyi bakılmalı ve o iyi yetiştirilmelidir.

Üstün zekâlılık heterojen bir grup olduğu için, onları yetiştirmeyle ilgili standart bir kılavuz bulunmamaktadır. Her çocuk için ailelerin çocuklarına uygun bir yetiştirme planı oluşturmaları gerekir. 

Değerli hocam üstün yetenekli veya yeni tabirle özel yetenekli bireyler konusunda toplumumuzda en çok merak edilen konu ailelerin çocuklarının özel yetenekli mi değil mi karmaşası yaşaması, bu konuda ebeveynlere neler söylemek istersiniz? Ayrıca okul öncesi dönemde veyahut ilkokul döneminde bu tür bireylerin tespit edilmesi ve sürece adapte edilmesi noktasında öğretmenlerimiz nelere dikkat etmelidir?

Ailelerin, çocuklarıyla ilgili olarak ilk önce belirlemesi gereken husus, çocuklarının gerçekten üstün zekâlı/yetenekli olup olmadığıdır. Çocuk doğduğu andan itibaren bazı ailelere gelişimin tüm aşamalarında sıradan bir çocuk olarak gelebilir, çünkü ailelerin büyük kısmının kıyaslama yapabileceği ön deneyimleri olamayacağı gibi, çocukları tek çocuk da olabilir. Aile ortamında başka çocuklar bulunmayabilir. Bunun aksi olarak, çocuklarındaki en küçük farklılığı, zekâ alanı ile ilişkili olmayan bir alanda dahi olsa, yakaladıklarında buna olağanüstü bir özellik atfederek üstün zekâlı etiketi koyma çabası içinde olan aileler de bulunabilmektedir.

Eğer çocuk henüz 22 aylıkken kendiliğinden okumaya başladıysa bu çocuğun üstün zekâlı olduğu şüphe götürmez, ancak dört yaşta okuma-yazma-sayma gibi kendiliğinden yapmış olduğu öğrenmeler, çocuğun akranlarından hızlı gelişmekte olduğunu göstermekle birlikte, zekâ düzeyinin ne kadar hızlı geliştiğini belirlemeye yetmez ve mutlaka düzeyini belirlemek gerekmektedir. 

Günümüzde, özellikle orta sınıftaki anne babalar, çocuk gelişimiyle ilgili kendi anne babalarından oldukça fazla bilgiye sahip bulunmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak çocukların büyük bir bölümü bu bilgilere sahip ana babaların ürünleridir. Bu çocuklar doğdukları andan itibaren zihinsel açıdan fazlaca uyarılmaktadırlar. Onlarla konuşulmakta, kitaplar okunmakta ve oynanmaktadır. Bu şanslı çocuklara kitaplar, yap-bozlar, bilgisayar oyunları, müzik ve sanatla ilgili malzemeler sağlanmaktadır. Televizyonlarda onlar için özellikle hazırlanmış olan programları izliyorlar. Zamanı gelince okul öncesi eğitim alıyor, müze, hayvanat bahçesi, fen fuarları vb ziyaret ediyorlar. Lokantada yemek yiyor, kendi yemeklerini sipariş verebiliyorlar. Aileleriyle tiyatro, sinema, aile gezileri gibi etkinlikler yapıyorlar. Tüm bu yaşantılar onlara zengin öğrenme yaşantıları sağlayarak, bunlar hakkında düşünme ve konuşma becerilerini geliştiriyor. Bunların yanı sıra sağlıklarıyla yakından ilgilenip, gerekli özen gösterilip, bakımları yapılıyor. Bu kadar çok zenginleşmiş fırsatlar orta sınıf ailelerin çocuklarına sunulmakla birlikte; alt sosyo-ekonomik sınıflar için de STK’lar ve Devletin belirli alanlara sunduğu fırsatlar bulunmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu destekleri alan çocuklar, okula öğrenmeye hazır olarak geliyor. Sahip oldukları gizil güçleri en üst düzeyde göstermelerini sağlayacak donanımlarla öğretmenlerini, okul yönetimlerini zorlamaya başlıyorlar.

Okula öğrenmeye hazır ve hevesli olarak gelen bu çocukların parlak, istekli ve çoğunlukla hem aileleri hem de öğretmenlerince sosyal olarak becerikli görülmeleri sonucu, üstün yetenekli olarak addediliyorlar. Ancak bu çocukların büyük kısmı yakından 2-3 sene izlendiğinde, üçüncü, dördüncü sınıflarda yavaşlamaya başladıkları ve sınıflarındaki diğer akranlarına benzer performans gösterdikleri ortaya çıkmaktadır. Halâ oldukça zekidirler ancak zihinsel yetenekleri daha güç ve karmaşık öğretim materyallerinde zorlanmaya başlamıştır. Anasınıfında ve birinci sınıfta üstün yetenekli olarak algılanan bu çocukların “parlak” çocuk olduğu ortaya çıkmıştır.

Peki hangisine çok rastlarız? Parlak çocuklara çok rastlarız; üstün yetenekli çocukların da sayısı biraz fazlacadır. Çünkü her çocukta bir yetenek vardır, her çocuk bir alanda diğer akranlarına göre daha üst durumdadır. Ama üstün zekâlı çocuk oranı azdır. Üstün zekâlı çocukların içinde akranlarına göre 5-6 yaş ilerde giden çocuklar vardır. 50 yılı aşan hocalığım boyunca ben 2 tane rastladım. 1,5 yaşında ağzında emziği duruyor. Altında bezi, okuyor. Acaba bu çocuk zeki mi diye bana getirmenize gerek yok, bu çocuk zeki.

Bir grup çocuğu tabiat tarihi müzesine götürdüğünüzü varsayalım. Dinozorların iskeletleri karşısında bütün çocukların heyecanlanması olasıdır. Bu grupta olan üstün zekâlı bir çocuk, heyecanlanmanın yanı sıra brontosourus’un boynunun uzunluğundan bir otobur olduğunu, aynı zürafalar gibi beslendiklerini ağzından kaçırabilir. Üstün zekâlı çocuk, ilişkileri diğer çocuklar fark etmeden önce görebilen çocuklardır. Bilgiyi çok çabuk ve doymamacasına alan bir yapıları vardır.

Üstün yetenekli çocukların durumu ise bambaşkadır. Bu çocuklar da kendilerini seven ana babalara sahip olabilirler, olağan üstü çevresel zenginliklere sahip /ya da değil, olabilirler. Keza bunlara keşfetme, düşünme, yaratmayla ilgili fırsatlar verilmiş olabilir. Çok az bir uyarılma ile üstün yetenekliler başarılı olabilir. Bu yetenek düzeyleri kalıtsal olarak sahip olduklarının bir kısmıdır, potansiyel olarak doğduklarında getirdikleri özelliktir. Ancak bu özelliğe ailesi ve çevresi tarafından çok iyi bakılması ve bu özelliğin desteklenmesi gerekmektedir. Çocuğa zengin bir öğrenme ortamı sağlanması bu çocukların keşfedilmesine yardımcı olacaktır. 

Özellikle özel yetenekli bireylerin psikolojik olarak toplum baskısına maruz kaldıkları ve gösterdikleri gelişim ve başarıların diğer bireyler tarafından görmezden gelindiği sıradanlaştırıldığı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bu tür sorunlar yaşayan özel yetenekli bireylere neler tavsiye edersiniz? 

Üstün zekâlı çocukların, özellikle BİLSEM lere devam eden öğrencilerin bazılarının, okullarında sınıf arkadaşları ve öğretmenlerince zorbalıklara maruz kaldığını görüyoruz “madem sen BİLSEM e gidiyorsun  hadi bakalım bu soruya da cevap ver” diye yetenekli olmadığı alanda öğrencisini sıkıştıran öğretmenler görmekteyiz. Burada üstün zekalı/yetenekli çocukların hızlı geliştikleri alanda nasıl sorunlarla karşılaştıklarını görmek gerekmektedir.

  1. Kavrama gücü akranlarından çok fazla olduğu için, akranlarını aptal olarak görür. Bunun doğal sonucu olarak akranları ondan kaçınır. Yetişkinler onu ağzı kalabalık olarak adlandırır ve bu yüzden arkadaş edinemez.
  2. Dil becerileri yaşına göre çok gelişmiştir. Bunun sonucu olarak sınıf düzeyinin üstünde sözcükler kullanır, bunları arkadaşları anlamaz. O kadar çok konuşur ki arkadaşlarına söz hakkı tanımaz. Böylece diğer çocuklar onu kendini beğenmiş ve ukala olarak algılar ve onu dışlarlar.
  3. Yaratıcı düşünmeye sahiptir. Problemleri öğretmenin betimlediği biçimde değil kendi usulüne göre çözer. Bunun sonucu olarak öğretmen, öğrencinin otoriteye karşı saygısız davrandığını düşünerek kendini tehdit altında kalmış gibi algılar ve başkaldırısını yola getirmek için göz açtırmamaya çalışır.
  4. Çok hızlı düşünür. Tekdüze işlerden kolaylıkla sıkılır ve görevini tamamlamayabilir. Diğer taraftan verilen işten hızlı biçimde uzaklaşarak etrafta hoplayıp zıplayarak uğraşacak başka işler arar. Bu davranışı nedeniyle öğretmenince derse katılmayan, davranış problemleri olan ve diğer çocukları kötü biçimde etkileyen olumsuz bir çocuk olarak algılanır.
  5. Çok üst düzeyde enerjiye sahiptir. Dikkati ve ilgisi her şeyle kolayca bozulabilir. Hiçbir şeyi tamamlayamaz. Bu özelliği nedeniyle öğrenci aynı anda birden çok projeyi yapmaya soyunabilir. Sahip olduğu yüksek enerji yanlış biçimde ADHD(dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu)olarak algılanmasına neden olur. İlaçla sakinleştirilme önerilebilir.
  6. Yoğun odaklanma gücü vardır. Bu bazen bir proje üzerinde uzun süre kalmasına neden olur, ayrıntı içinde kaybolur ve proje teslim tarihini kaçırır. Bunun doğal sonucu olarak projesini tamamlayamadığı için aldığı düşük not, ana baba, öğretmen ve çocuk için düş kırıklığı yaratır.
  7. Yetişkin düzeyinde düşünme becerisi vardır. Bu beceriler, yetişkin sosyal becerileri ile birlikte gitmez. Örneğin; düşüncelilik, zarafet gibi. Diğer kişileri mahcup biçime sokacak ya da küçük düşürecek ifadeler kullanabilir. Bu durumda hem akranları hem de yetişkinler çocuğun, kaba olduğunu düşünür onunla birlikte olmaktan kaçınır.

En son olarak Ayşegül hocam, Ülkemizde özel yetenekli bireylerin eğitimi noktasında Milli Eğitim bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Bilim ve Sanat Merkezleri (Bilsem) ve Araştırma Geliştirme Uygulama Lisesi (Argem) bulunmaktadır.  Burada öğretmenlik yapan ilkokul, ortaokul ve lise seviyesindeki öğretmenlere tavsiyeleriniz var mıdır? Özel yetenekli bireylerin eğitiminde özellikle altını çizmek istediğiniz hususları birde sizin engin deneyiminizden aktarmak isteriz.

Öncelikle ailelerin öğretmenlerden ne beklediğine bakmak gerekir.

  • Çocuklarının tüm çocuklardan daha iyi yetiştiğini düşünmek ister
  • Çocuklarının okulda mutlu olmalarını, çevreleri ve diğer çocuklar tarafından kabul edilmelerini ister,
  • Çocuğunun zekâ, yetenek düzeyi ve farklılıklarının öğretmen tarafından kabul edilmesini ister,
  • Öğretmenin çocuğunun yetenek düzeyini daha yukarılara çıkartacak farklılaştırılmış programlar uygulamasını ister,
  • Çocuğuna öğrenme için gerekli olan temel becerilerin yeterince kazandırılmasını ister,
  • Çocuklarının gelişimiyle ilgili düzenli bilgi almak isterler
  • Ödevlerin yeterince ve çocuk için ilginç, yararlı, tekrarı olmayan ve sıkıcı gelmeyen ödev ya da proje olmasını isterler
  • Çocuklarının görüşlerinin sınıfta paylaşılmasına izin veren, hakkaniyetli, ayırımcılık yapmayan, güler yüzlü öğretmenler ister.
  • Öğretmenin, çocuklarının duygusal, toplumsal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamalarını ister,
  • Çocuklarının özel yetenek alanlarıyla ilgili bireysel çalışmaların yapılmasını ister.
  • Okulda olup bitenler ve etkinliklerle ilgili bilgi edinmek isterler
  • Okulun çocukla ilgili üst sınıflarda neler yapacağını önceden bilmek isterler,
  • Okulda kararlı, hakkaniyetli, kurallar bütünü olmasını isterler.
  • Okulun, daha üst okullarda ve üniversitede yetenekleri doğrultusunda programlara gidebilmesini sağlayacak matematik, fen, sosyal bilimler konusundaki bilgileri, daha kapsamlı ve çeldirici biçimde programlara yer vermesini isterler
  • Öğretmenlerin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? Özellikle ailelerle iletişimde göz önünde bulundurmaları gerekenleri şöylece belirtebilirim.
  • Çocuğun sınıftaki performansını nasıl değerlendireceğini, ders ve ödevlere katılımı, ödevlerin nasıl kontrol edilmesini istediklerini dönem başında ana babalara bir doküman biçiminde vermesi
  • Daima öğrencinin olumlu yanlarından konuşmaya başlamalı,
  • Asla ana babadan sınıfta ortaya çıkan uygun olmayan davranışlarının çözümünde yardım istememeli,
  • Olumlu davranışların gelişmesi için çocuklarına nasihat vermelerini istememeli
  • Çocuğun aile için taşıdığı anlamı küçümsememeli, sınıftaki diğer çocuklarla kıyaslamamalı,
  • Ailelerle bireysel görüşmelere önem vermelidir.
  • Etkinliklere katılımlarını istiyorsa bunu onlara yazılı olarak iletmeli.
  • Veliler arasında ayırımcılık yapmamaya, özen göstermeli
  • Ailelerin konuyu özel yaşamlarına ilişkin sorunlara çekmelerine izin vermemelidirler.


Öğretmenin sınıfta yapması gerekenler

Daha güç sorular sorması, yeni düşünceler ve kavramlara ilişkin yeni uygulamalar geliştirmesini isteyerek öğrencinin düşüncelerine esneklik kazandırması. 
Sınıf çalışmalarına ilişkin özel araştırma, inceleme ödevleri vermesi.

İlgilendikleri bir konuda özel proje geliştirmelerine fırsat tanıması. Bu projeyi sınıf arkadaşlarıyla paylaşmalarına olanak sağlaması.

Eğitsel kol başkanı olmalarına, etkinlikleri planlamalarına ve oyunları yönetmelerine fırsat tanıması. Sınıf düzeyini dikkate almadan; çocukların kendi hızlarında programda ilerlemelerine fırsat tanıması.

Açık bir biçimde üstün oldukları matematik, fen vb. derslerde daha üst düzey çalışmalara olanak sağlaması, bu alanlarda daha özgür ve ileri çalışmalarını teşvik edip, tekrarlayıcı alıştırmalardan uzak tutmaya çalışması.

Bu çocuklar için, ana babaları ve okul aile birliği ile ilişki kurup özel ders ya da en yakın üniversitelerden ders alabilmelerinin yollarını araştırması.

Bazı konuların öğretilmesinde öğretmene yardımcı olmalarına, arkadaşlarına konuları öğretmelerine izin vermesi.

Yeteneklerinin farkında olmalarını ve değerini bilmelerini sağlaması

Hayatını eğitime, hususen  özel  gereksinimli  bireylerin eğitimine vakfeden sizinle  bu söyleşiyi gerçekleştirmekten de fazlasıyla mutluluk duyduk. Değerli Ayşegül Ataman Hocam, bizlere zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. 


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı