Eğitim, öğretim, psikoloji ve ebeveynlik alanlarında ondan fazla kitabı bulunan ABD’li yazar Alfie Kohn Türkiye’de Koşulsuz Ebeveynlik, Ödüllerle Cezalandırılmak, Şımarık Çocuk-Bir Şehir Efsanesi adında üç kitabı ile tanınmaktadır. Yazarın 2006 yılında kaleme aldığı “The Homework Myth: Why Our Kids Get Too Much of a Bad Thing” eseri Yiğit Ataman tarafından “Ev Ödevi-Bir Öğretim Efsanesi” adıyla Türkçe’ye çevrilerek 2020 yılı Ekim ayında okuyucuyla buluştu.
Kohn, eserinde ABD’de ev ödevlerinin durumundan yola çıkarak uluslararası veriler doğrultusunda evrensel ödev sorununa ulaşıyor. Ödevlerin öğrencilerin hayatlarından çaldığını, öğrenme üzerinde etkisinin bulunmadığını, akademik olmayan alanlarda da yarar sağlamadığını bilimsel veriler doğrultusunda okuyucuya sunuyor. Ödevleri, ebeveynlere yük olduğu, çocuklar için stres kaynağı olduğu, aile içi çatışmaya neden olduğu, öğrencilerin başka etkinliklere zamanlarının kalmamasına neden olması, öğrenmeye duyulan ilgide azalma yaratması yönlerinden eleştirmektedir.
California Üniversitesi’nden Leah Wingard tarafından yapılan araştırmada çocuk ile ebeveynin karşılaştığı ilk beş dakika içerisinde ebeveynin çocuğa “Ödevin var mı?” şeklinde bir soru ile yaklaştığı tespit edilmiştir. Yazar, bu durumu aile içi olumsuz iletişimin tespiti noktasında yerinde bir sonuç olarak karşımıza çıkarmaktadır. Yine benzer şekilde öğretmenlerin aşırı ödev vermesinin nedenlerinden biri olarak, öğrencilerin boş zamanlarında boş işlerle uğraşmamaları adına velilerin ödev talebinde bulunmaları olarak göstermektedir.
“Bir sınıf öğretmeni on yıllık deneyimi sonrasında faydalı olmadığı kanaatiyle artık ödev vermeyeceğini söylemiştir. Fakat velilerin baskısı sonucunda bu kararını uygulayamayıp ödev vermeye devam etmek durumunda kalmıştır.”
Ödev vermeyi terk eden öğretmenlere yönelik incelemelerinde, öğretmenlerin ebeveyn olduktan sonra ödeve yönelik tutumlarının değiştiğini “Daha önce değildim ama artık ben bir ebeveynim. Çocuklarımın ev içinde bir yaşam alanı olduğunu anladım.” şeklinde ifadelerle göstermektedir.
Ödevin öğrencilerin akademik başarısını artırdığına yönelik nitelikli bir araştırma sonucunun bulunmadığını ifade etmekte ve bunu bilimsel araştırma verileri ile desteklemektedir. Ödev konusunda akla gelen ilk bilim insanlarından biri olan Cooper’ın farklı zamanlarda yapmış olduğu meta-analiz çalışmasına ait sonuçlar arasındaki tutarsızlıkları dile getirmiştir. Ödevi savunan bilim insanlarını yapmış oldukları çalışmalardaki iç tutarsızlıklar bağlamında eleştirmektedir. Yazar, ev ödevlerinin öğrencilerin akademik başarılarına etkisinin anlamlı olmadığına yönelik savını uluslararası düzeyde farklı yıllarda yapılan TIMSS sınavlarına ait sonuçlar ile desteklemektedir. Elindeki araştırma bulguları doğrultusunda ödevin yanında olanları eleştirmeye devam etmektedir.
Sınırlı bir alana özgü ev ödevlerinin o alandaki bilgi ve anlama düzeyindeki ölçümlere yönelik ders başarısını yordayabilmesinin ödevin etkili bir araç olmasını sağlamayacağını belirtmektedir. Ödevlerin üst düzey düşünmeye yönelik alanlarda herhangi bir başarı sağlamayacağını ifade etmektedir. Aynı zamanda kitap öğrencilerin başarılarını ölçmek için ders notları ile birlikte standartlaştırılmış testlere yönelik çeşitli eleştirileri de içermektedir.
Ödevin akademik alan dışında öğrencilerin kişisel özelliklerine de herhangi bir katkı sunmadığını psikolojik kanıtlarla açıklamaktadır. Ödevin öğrencilerde sorumluluk ve çalışma alışkanlığı kazandırdığına yönelik yanlış bir algıdan bahseden yazar, ödevlerin çocuklarda sorumluluk bilinci ve çalışma alışkanlığı geliştirdiğine yönelik herhangi bilimsel bir araştırmanın da bulunmadığını ifade etmektedir.
Yazar kitabın sonunda öğrencilerin çantasını ödevle dolduranların güçlü ve sayıca çok olduklarını bildiğini, ama bu cephenin fikirlerinin dayanaksız olduğunu ispatladığını, çocukları ödev sorunundan kurtarmaya çalıştığını ifade eden yazar bir efsane olan ev ödevlerine bilimsel verilere aykırı olarak devam edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.