RİZE’YE DAİR

Mavi ve Yeşilin Şehri, Suyun Her Hali, Dört Mevsimin Kenti, Çayın Başkenti… Rize’yi tanımlarken pek çok ifade kullanılmakta, aslında kelimelerin tanımların ötesinde bir şehir; gezip gören bilir, yaşayan en iyi anlatır misali. 

İkizdere’den Hemşin’e, İyidere’den Fındıklı’ya sahil şeridinden dağlarına, Merkezinden köylerine her ilçesinde her köşesinde farklı kültürel değerleri, tarihi hikayeleri ve doğal güzellikleri barındıran; her mevsiminde ayrı güzellikleri yaşatan şehir Rize. Her geçen gün turizm potansiyeli yükselmeye devam etmekte; doğasıyla tabiat varlıklarıyla, kültürel ve tarihi değerleriyle gelenleri kendine hayran bırakmakta.

Yılın dört mevsiminde deneyimleme imkanı sunduğu farklı aktivitelerle özellikle gezginlerin, doğa ve maceraseverlerin listesinde başı çekmekte.  Trekking , kuş gözlemciliği, fotoğrafçılık, dağcılık, kano, rafting, motorsiklet, bisiklet ve jip safari, doğa kampı, formulaz gibi pek çok faaliyete olanak tanır.  Heliski, petranboard, buzul gölde yüzme şenliği, kardan adam festivaliyle de kış mevsiminde turizm hareketlenmektedir. Mavisiyle yeşiliyle, doğasıyla deniziyle, yaylalarıyla köyleriyle, dağlarıyla vadileriyle, tabiat parkları endemik türleriyle, yöresel yemekleri ve el sanatlarıyla, Kaleleri ve tarihi değirmenleriyle kültürel zenginliğe ve doğal güzelliklere sahip Rize'miz festivalleriyle de sahip olduğu bu zenginlikleri yerel, ulusal ve uluslararası boyutta tanıtmakta; gelenekselleştirerek geçmişten bugüne bugünden geleceğe, gelecek nesillere aktarmaktadır. Her mevsimi ayrı güzellikte olan ilimizin bu güzellikleri kışın kar festivalleri ve kış sporlarıyla, yazın yayla şenlikleri ve kültür-turizm festivalleriyle tüm halkı ve il dışından gelen katılımcıları bir araya getirmektedir. Tulum, Müzik, Kültür festivallerinde horon halkalarında tulum ve kemençe ritimleri eşliğinde, atma türkülerimizle herkes el ele, gönülden gönüle, dilden dile o anların mutluluğunu ve keyfini paylaşmaktadır. 
Rize söz konusu olunca Çaysız olmaz diyerek her anında çayla demlenen muhabbetler, çay ile dinlenen yüreklerle karşılaşmak mümkün.  Muhlamayı yemeden, Anzer Balı, Rize simidi, enişte lokumu, lahana sarması, turşi tavalisi, kokulu pekmez üzümü, pepeçurası, muhlaması, mısır ekmeği, hamsikolisi lezzeti bol yöresel yemeklerini tatmamak da olmaz. Mayıs-Ekim arasına denk gelirse Çay makasları elimizde, sepetler sırtımızda çaylığa gidip çay hasadı yapmak da misafirler için güzel bir anı ve tecrübe.  

Yaylalarda peştemalleri omuzumuza alıp örme çoraplarımızı giyip kara lastiklerle dolaşmak, tertemiz havasını içimize çekip vadinin eşsiz manzarasının keyfini çıkarmak, arada ıslanmak yağmur damlalarını hissederek yürümek orman içinden dere boyu ve ansızın karşımıza çıkan gürül gürül akan şelalelerin coşkusunu dinlemek, puğardan kana kana su içmek, çiçeklerin binbir renginde kuşların keyifli ötüşlerinde huzuru yakalamak, gün batımını bulut denizinin üstünde izlemek ve gecesinde ahşabı usta ellerle işlenmiş, taşları özenle dizilmiş tarih kokan evde kuzinanın yanında uyumak. Hayal değil, bizde gerçek.
 
Yaşadıkça anlatılacak şehir Rize, gördüklerinizden duyduklarınızdan bildiklerinizden çok daha öte.     


Son söz de bir hatırlatma olsun, doğamızı ve tarihi değerlerimizi korumak, kültürümüzü yaşatmak hepimizin önceliği ve duyarlılığı olsun. 
 


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı