KÜLTÜREL MİRAS KORUMAYA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR KAPSAMINDA ÇOCUKLARLA MİRAS ATÖLYELERİ

Doğal ve kültürel çevreyi kapsayan geniş bir kavram olarak kültürel miras, insan yaratıcılığının seçkin bir ifadesidir ve gelecek nesillere bozulmadan korunarak iletilmesi gereklidir. 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren toplumun, kendi mirası olarak tanımladığı kültür varlıklarına verdiği değerlerin o mirasla ilişkili koruma kararlarının merkezine yerleşmeye başladığı görülür. Halkın miras koruma alanında söz sahibi olması, kültürel mirasın korunması için sürdürülebilir bir yaklaşım olarak tanımlanmakta ve teşvik edilmektedir. (Orbaşlı, 2008). Zira, kültürel miras, halkın yararına bir kaynaktır ve bu kaynak, ölü/geçmişe ait değil; tam aksine, içinde yaşanılan toplumun bir parçasıdır (Waterton, 2005).


Değer-temelli yaklaşımların üzerinde durduğu gibi toplumlar değer verdikleri şeyleri korumak; kollamak isterler. Korunan ve gözetilen yerler, içinde yaşamaktan keyif ve gurur duyulan çevrelere dönüşür. Toplumların içinde yaşadıkları tarihi çevrelere değer vererek sahip çıkmalarının kendini daha hızlı onarabilen toplumların oluşmasında olumlu etkileri vardır. Hatta, bir üst ölçekten bakıldığında, kişinin kendisine ait olarak kabul edip benimsediği kültürel “mirasını koruması ve ona karşı beslediği aidiyet duygusu, barış ve adalet içinde yaşayan bir toplum için elzemdir” (ICOMOS, 2016).


Bu güncel yaklaşımların ışığında değerlendirildiğinde, erken yaşlarda başlanacak kültürel miras ve koruma eğitiminin toplumda korunması gerekli somut ve soyut mirasa karşı farkındalık uyandırma konusunda önem taşıdığı açıktır. Öte yandan, çocuklar ve gençlerin kültürel miras gibi özel bir bağlamla ilişki kurmasının belli bir konuyu yaparak öğrenme, anlama veya belirli bir beceriyi kazanma konusundaki önemi sık sık vurgulanmaktadır (Kisis ve Tomka, 2018; 5). Bu bağlamda, tarihi çevre, çocuklara esin verici bir platform olarak görülebilir ve ne mutlu ki, ülkemiz bu konuda zengin bir kaynak sunar.


Bu yazıda yukarıda değinilen bakış açısı çerçevesinde yürütücülüğünü üstlendiğim “Dünya Mirası Zeyrek Çocuklara Emanet” başlıklı projemizden kısaca bahsetmek istiyorum (URL 1 ve URL 2). 22 Ekim-26 Kasım 2016 tarihlerinde TÜBİTAK Bilim ve Toplum Programları Müdürlüğü’nün desteğiyle saha çalışması gerçekleştirilen projede İstanbul Fatih Katip Çelebi İlkokulu 3. ve 4. Sınıf öğrencileri ile çalışma imkanı bulduk. Çocuklar içinde yaşadıkları Zeyrek’in mimari ve tarihi mirasını konu alan bir dizi etkinliğe katılarak semtteki zengin kültürel mirası başka bir gözle değerlendirme fırsatı buldular. Proje ekibi olarak bizler de onlarla beraber hayata geçirdiğimiz bu çalışmada çok şey öğrendik, pek çok farklı deneyim edindik.


Türkiye, “Dünya Kültür ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme”yi 1983 yılında imzalamış ve ilk olarak 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesinde İstanbul’un tarihi alanlarıyla temsil edilmeye başlamıştır. Zeyrek, Süleymaniye, Karasurları ve Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Alanı ile birlikte İstanbul’un dört dünya mirası alanından biridir. Bizans ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen anıtsal yapıları; yeraltı mirası olarak tanımlanan su sarnıçları ve ahşap sivil mimarlık örnekleri ile 1970’lerde koruma alanı olarak ilan edilmiştir. Yoğun yerleşik bir kentsel dokuya ve İstanbul’un pek çok benzer miras alanıyla karşılaştırıldığında çok daha canlı bir mahalle dokusuna sahiptir. Bu özellik, kullanıcı odaklı miras koruma ve halkın katılımı kavramları çerçevesinde dikkate alınması gereken bir değer olarak görülmüş ve projemizin temel motivasyonunu oluşturmuştur. 


Çocuklarda Zeyrek semtinin mevcut kültürel mirasıyla ilgili farkındalık yaratmayı; miras tanımı, değerleri ve bunların yaşatılması gibi konular üzerine onları düşündürtmeyi amaçlayan projemiz, miras alanında planlanan gezileri ve bunların yanı sıra yaratıcılığa dayalı, görselliği ön planda tutan bir dizi atölye çalışmasını içermiştir.

Çalışma kapsamında çocuklarla Zeyrek’in Dünya Miras Alanı sınırları ve çevresinde yapılan üç farklı gezide Zeyrek Camii, Eski İmaret Camii, Haydar Paşa Medresesi, sokak çeşmeleri, hazireler gibi farklı ölçekten anıtsal yapılar ve geç Osmanlı, erken Cumhuriyet dönemlerine tarihlenen ahşap sivil mimari örnekleri ziyaret edilmiştir. 


Gezilerde geleneksel malzemelerin geri dönüştürülme imkanlarına dikkat çekilmiş, geçmişe ait bu yapılarda kullanılmış malzemelere (taş, ahşap, kurşun, sac vd..) ve geleneksel detaylara işaret edilmiştir. Mahallelerine farklı bir gözle bakmaları için geziler sırasınca çocuklara fotoğraf makineleri verilmiş, daha sonra çektikleri fotoğraflar atölye ortamında ekrana yansıtılarak paylaşılmış ve üzerinde sohbetler gerçekleştirilmiştir. 


Tarihi kentler somut ve soyut öğelerden oluşurlar. Efsaneler, gelenekler, anlatılar gibi elle tutulamayan ancak kimliğimizi tanımlayan soyut mirasın korunması en az yapılı çevrenin korunması kadar önemlidir. Kültür varlığı yapılara ait tüm anlatılar, o yere ait değişimi ve yapının kimliğinin sürekliliğini açıklamakta yardımcı olurlar. Bizler de özellikle projemizin atölyeler kısmında semtteki anlatı ve söylenceleri önemseyerek bunları mümkün olduğunca çocuklara aktarmaya gayret ettik.


Çalışmanın ikinci kısmında elişi ve drama atölyelerini uygulamak için Katip Çelebi İlkokulu dersliklerini kullandık. Kostümlü drama ve kukla atölyesinde semtte yaşamış tarihi karakterler ve yapıların banilerine ait bilgiler yardımıyla çocuklara Zeyrek’in geçmişinden parçalar aktarılmaya çalışıldı. Çalışmalar kapsamında çocuklardan kendi evleriyle ilgili duygularını ifade edecekleri bir kitabe tasarımı atölyesi; mahallede var olan mimari detayları iki boyutlu olarak çalıştıkları mühür atölyesi;

Bizans mozaik sanatının kavranmasına yönelik mozaik atölyesi gibi masa başı etkinlikleri hayata geçirilmiştir. Atölyelerde çocuklara farklı malzeme ve teknikler (boyama, kesme vd.) sunmaya çaba gösterdik. Derslikte çalışmalar sürerken kısa aralıklarla, dünya mirası nedir, kimlere aittir, mimari çevrenin yaşatılması kimlerin sorumluluğundadır, gibi koruma alanının temel kavramlarıyla ilgili bilgilendirici küçük sunumlarla çocukların alanda öğrendiklerini pekiştirmeye; mini testlerle kültürel miras koruma ve tarihe bakış açılarındaki gelişimi takip etmeye çalıştık. 


Toplam dört hafta sonu farklı katılımcı gruplarla devam ettiğimiz proje sonunda hepsi Zeyrek semtinde ikamet eden 87 çocuğa ulaşılmış olduk. Çalışmanın ürünleri, bir sergi eşliğinde ilkokullarının konferans salonunda öğrenci ve velileri ile paylaşılmış; Mart 2017’de ise Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde İstanbulluların ziyaretine açılmıştır. 


Ortak geçmişe sahip olmanın verdiği gurur ve bir yere duyulan aidiyet hislerinin yetişkinler kadar çocuklara da olumlu etkileri vardır. Zeyrek’te yaşadıkları yerin kültürel mirasıyla farklı bir bakış açısıyla ilişki kuran çocuklarda bu tür duyguların deneyimlendiğini, pekiştiğini umut ediyor ve benzer çalışmalar ile çocukların kültürel miras konusundaki algılarının daha esnek ve kapsayıcı bir bakışa evrileceğine inanıyoruz.


Efsaneler, gelenekler, anlatılar gibi elle tutulamayan ancak kimliğimizi tanımlayan soyut mirasın korunması en az yapılı çevrenin korunması kadar önemlidir.



Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı