Astrid Frank'ın yazıp Regina Kehn'in resimlediği, Semra Pelek tarafından Türkçeye kazandırılan "Enno ya da Asfalttaki Karahindiba " bir kitaptan daha çok, ruhunu kaybetmiş dünyadaki hassas çocukları anlayabilmemiz için bizlere Hayalistan'dan gönderilmiş bir mektup gibi....141 sayfa ve 12 bölümden oluşan kitap zeka olarak gayet normal olup hassaslığından ötürü normalin içinde anormal görülen bir çocuğun yaşadıklarını kendi gözünden aktarıyor.
Sade bir anlatıma sahip kitap, başlangıcından itibaren okuyucuyu içine çekebilecek bir akıcılığa sahip. Farklılıkların göz ardı edilerek bütün çocukların aynı görülmesinin getirdiği sorunların fark edilmesini amaçlayan kitapta diğer arkadaşlarına göre daha hassas olan çocukların karşılaştığı pek çok olay farklı açılardan ele alınıyor.
İhtiyacı olan insanlar varken kendi kahvaltı sofralarındaki yiyeceklerin fazlalığını sorgulayan, karıncaların toz birikintisinden ilerleyemediğini görüp annesine dolabın arkasını temizlemeyi teklif eden(tabi sebep olarak annesine karıncaları söyleyemeyen), bir soyadı seçme hakkı olsa "tekdüze " yi seçeceğini söyleyen, çevre kirliliğini, diğer canlıların doğadaki yaşam hakkını sorgulayan, kendisini dünyaya değil kendi dünyasında kurduğu Hayalistan'a ait hisseden Enno'nun hikayesini okuyoruz. Aynı zamanda farklı özelliklere sahip hassas bir kalbi noktalama işaretlerini doğru kullanamadığı için hor gören arkadaşlarını Almancadan düşük not aldığı için Çince öğrenmesini tavsiye eden öğretmenini genele göre "tuhaf"davrandığı için çocuğunu hasta olarak gören annesini gözlemliyoruz.
Annesinin Enno'yu götürdüğü uzman "Gelişim bozukluğuna dair hiç bir sonuç bulamadım. Enno tamamen normal bir çocuk ama onu sınıf arkadaşlarının çoğundan ayıran özel bir yeteneğe sahip"diyor ve orkide ile karahindibalardan bahsediyor. "Çoğu insan karahindibadır"diyor.
"Karahindibalar kötü hayat koşullarıyla baş edebiliyorlar ama orkide insanlar ancak etraflarındaki her şey tamamen mükemmelse iyi hissediyorlar"diyor. Dayanıklı karahindiba ve kırılgan orkide farklı iki insan türü. Enno, kendini bir karahindibaya benzetiyordu, önemsiz sevilmeyen işe yaramaz istenmeyen ot.
Peki ya annesi? Bu zorba kadın kim?
Cevabı Enno ile tek arkadaşı Olsen'in konuşmasında buluyoruz.
"Yani çoğu insanın karahindiba olduğunu söylüyorsun . Bu insanlar uyum sağlayabildikleri için kötü hayat koşullarıyla bile baş edebiliyorlar . Ayrıca örneğin benim gibi orkide olan insanlar da var. Bunlarsa ancak etraflarındaki her şey tamamen mükemmelse iyi hissediyorlar ve hatta bazen karahindiba insanlardan daha fazlasını bile yapabiliyorlar "
Olsen başını sallayıp gülümsedi. "Aynen öyle "dedi. "Ama eğer bir orkideye iyi bakılmazsa...."
"......o zaman solar "diye sözünü tamamladı . Ama bu düşünce bir anda beni çok üzdü. Çünkü annemin bir zamanlar bana söylediği bir şeyi hatırladım . Bütün çiçekleri soluyordu çünkü çiçek bakmayı beceremiyordu. "Bu sözleriyle anne olarak şöyle bir dönüp kendimize baktırıyor Frank.
"Annemin de Olsen gibi düşünmesi için neler vermezdim. Keşke annem beni olduğum gibi sevseydi ve ne olduğum hiç umrunda olmasaydı. Üstün yetenekli,az yetenekli,tamamıyla normal veya büsbütün farklı, yani Enno bambaşka olmam umrunda olmasaydı. " ifadesini bir çocuğun ağzından suratımıza tokat gibi çarpan bir hikayenin içinde ilerliyoruz .
Bir röportajında Astrid Frank haklı olarak" Bazı çocuklar zamanın ruhuna aykırı, hatta zamanın ruhu diye bir şey bile yok artık. Ruhsuz, zorba bir dünyada ruhu olan çocuklar var ve sen aşırı hassaslar diye oturup ağlayacak mısın? diye soruyor .
Kitap boyunca bireysel farklılıklar, annelik, babalık, aile, çevre, toplumsal normlar, okul, öğretmenlik gibi kavramları sorgulatan yazar, Enno'nun "..... annemin beni yalnız bırakmasını bekledim, sonra yastığımın kaç litre gözyaşı çekebileceğini test ettim." sözlerinde özetlediği eseriyle adeta büyük Alman şair Goethe'nin "Dünya hassas kalpler için cehennem gibidir." sözlerini haykırıyor.