Bir türlü düşmeyen Covit-19 vaka sayıları ve bu sayılarla okulların açılıp açılmayacağı, açılmazsa neler olacağı tartışmaları sürerken neden okulsuz yapamadığımız üzerine biraz düşününce bir kez daha gördüm ki eğitim başka şey, okul eğitimi başka şey aslında. Okul; olmazsa olmaz, vazgeçilemez ve yeri doldurulamaz bir yer değil. Belki çoktan aşılmış, bir sürü alternatifi oluşmuş, çağdışı, anakronik bir kurum.
Öğrenmenin gerçekleştiği her yer okul aslında. Aile, çevre, toplum, medya ve teknolojik araçların hepsi birer okul… İnsan yavrusu, doğuştan öğrenmeye programlı. Öğrenme her koşulda ve yerde gerçekleşiyor. Öğrenme için çoğu zaman bir öğretim programına ve öğreticiye ihtiyaç yok. Ana dilini kendi kendine öğrenen çocuklara bu kadar öğretim programı, öğretici, özel mekân, araç-gereç ve materyale rağmen bir türlü yabancı dil öğretemememiz bize bir şey anlatıyor olmalı? Örgün eğitim ve tam da örgün eğitimin kalbi olan okul, öğrenmenin doğasına aykırı şeyler içeriyor gibi. Çocukların yeteneklerini keşfettikleri, hayal gücü ve yaratıcılıklarını geliştirdikleri, kendi ufuklarına yürüdükleri bir yer olması beklenen okul; paradoksal bir şekilde doğal öğreniciler olan çocukların öğrenme şevkini ve heyecanını öldürmektedir.
Öğrendiklerimizin kahir ekseriyetini okul dışı ortamlarda öğrendiğimiz bilinen bir gerçek. Tarihte pek çok önemli buluşa imza atmış, bilimin, sanatın ve yaratıcılığın her alanında klasik haline gelmiş eserler vermiş birçok kişinin ya hiç okula gitmediği ya da okuldan erken ayrılmak zorunda kaldığı da.
Buna rağmen okulsuzluktan bu kadar kaygılanmamız, okullar açılmayacak diye endişeye kapılmamız nedendir? Hangi dersler veya konuların okul dışında bir yerde öğrenilemeyeceğinden endişe edilmektedir? Meselenin bununla ilgili olmadığı açıktır. Okulun bilişsel öğretim işlevinin tamamı alternatif kaynaklara devredilebilir.
Okulda; uzaktan öğretimle, bilgi teknolojileri ve interneti kullanarak veya evde kendi kendimize öğrenemeyeceğimiz neler öğretilmektedir? Milli ve manevi değerleri, iyi insan ve iyi vatandaş olmayı uzaktan öğretemeyiz ya da kendi kendimize öğrenemeyiz demesin kimse ya da okulun sosyalleştirme işlevinden bahsetmesin. Bugünkü okulun belki de en başarısız olduğu konular arasında bunlar sayılabilir. Örtülü olmayan programı alternatif öğrenme kaynaklarıyla rahatlıkla edinilebileceğinden örtülü ideolojik bir amacı yoksa okulun varoluş sebebi tartışmaya açılabilir.
Teknolojik araçlara ve internete erişim imkânları kısıtlı olan çocuklar için öğrenmede kısmi fırsat eşitliği sunsa da sadece bu özelliği sebebiyle kutsanacak bir yer değildir okul. Her çocuğumuza bu koşullara erişim imkânı sağlandığında okulun bu misyonu da anlamını yitirecektir.
Google’ın, Youtube’un, Web 2.0’ın olduğu bir dünyada öğrenme için özel bir mekana, özel bir öğreticiye, başkaca araç-gereç ve materyale eskisi gibi ihtiyaç var mıdır?
Okulöncesi eğitimi dâhil edersek 3, etmezsek 6 yaşından 18 yaşına kadar her çocuğu zorunlu olarak okula göndermek çok akıllıca bir iş değil sanki. Öğretilen içerikle kıyaslandığında okul sürelerinin uzunluğu oldukça dikkat çekicidir.
Acaba; üniversiteye, işe ve mesleğe girişte okulun verdiği diplomaya ihtiyaç olmasa okullarımız bu haliyle müşteri bulabilir mi?
Bu salgın dönemi, okullar açıkken ve hepimiz okuldayken asla yapamayacağımız mevcut okul kurgusu üzerinde düşünme fırsatını bize sunuyor.
Bilginin hava gibi, su gibi serbest bir meta olduğu, yani o kadar kolay erişilebildiği, bilgi kaynaklarının sayıca ve nitelikçe çeşitlendiği bir ortamda hala öğretmen, ders kitabı, müfredat merkezli bir eğitimde ısrarcı olmak, üstelik bunu zorunlu eğitim adı altında yapmak ne kadar doğru?
Mevcut okul modeli yaşanan değişime uyum sağlamalı ve mutlaka dönüşmelidir. Sadece okul değil, öğretmen de dönüşmeli, veli de… Bu dönüşümü yakalayamazsak dünyada ve ülkemizde değeri, önemi ve misyonu sorgulanan bir kurumun bu koşullarda uzun süre ayakta kalma şansı bulunmamaktadır.
Okul dönüşmeli ve hiçbir teknolojik aracın veremeyeceği insani değerler ile iş ve yaşam becerilerini kazandıran özel bir yer, öğretmen de hiçbir dijital içeriğin yerini tutamayacağı canlı, sıcak ve dinamik bir öğrenme kaynağı olmalıdır.