Çocukluk, insanın hayatına yön veren bir zaman dilimidir. İnsan kaç yaşına gelirse gelsin yaptığı iyi şeyler de kötü şeyler de bu zaman dilimine dayandırılır. Doğan Cüceloğlu bu durumu; “İnsanın anavatanı çocukluğudur.” diyerek özetler.
Peki, çocuk kimdir? Sezai Karakoç “Bir insanı al, onu çöz çöz çocuk olsun.” der. Bu sözden de anlaşıldığı gibi çocuk edebiyatının bir tanımı olsa da çocuk kitaplarının yaş sınırı belirlense de hitap ettiği kitle çok geniştir.
Çocuk Edebiyatının Önemi
Çocuk edebiyatının önemi işlevinden gelir. Çocuğun ne işine yarar çocuk edebiyatı? Hangi ihtiyacını karşılar? Bunlar kilit sorulardır. Cevaplarına gelince:
Çocuk geliştikçe gereksinimlerinin alanı genişler. İhtiyaçlarını karşılamaya çalışan çocuk; sık sık kişisel mutluluk ile toplumsal onay arasında kalır. İkisi arasında nazik ve dikkatli bir denge kurabilmenin yollarını arar. Bu hiç kolay değildir. İşte kitaplar burada devreye girer.
Kitaplar doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ona yardım eder. Okuyan çocuğun sözcük dağarcığı ve buna bağlı olarak hayal gücü gelişir. Ufku genişler. Hayatı anlamlandırması, topluma uyum sağlaması, kendini tanıması daha kolay olur.Hikâye, yani kurgu metinler; eğitimin bir parçasıdır. Çocuk, hikâyelerle iyiyi de kötüyü de çok çabuk öğrenir. Büyüme sancıları hafifler. Toplumda kendine daha kolay yer bulur.
Çocuk Edebiyatının Sırları
Çocuk edebiyatının en önemli sırrı; az kelimeyle çok şey anlatmayı hedeflemesidir. Bunu yapabilmek için çocuk metni yazarının üslup sahibi olması gerekir. Üslup için iyi bir birikime ihtiyacı vardır. Mesnevi’yi okumalıdır.Mitolojik hikâyelerden, söylencelerden, efsanelerden, kutsal kitaplardan, tefsirlerden haberdar olmalıdır.Divan edebiyatının zihniyetini anlamalı, dünya edebiyatı klasiklerini incelemiş olmalıdır. Ancak sözün her haliyle hemhâl olmuş bir yazar, az kelimeyle çok şey anlatmayı başarabilir.
Bir diğer sırrı ise; alt metin ustalığıdır. Çocuk metinlerinin okunan kısmının yanında bir de alt metin kısmı vardır. Asıl aktarılmak istenen alt metinde verilir. Mesajı yaşamdaki gibi sakin ve hikâyenin doğal akışında vermeyi başaran yazar, doğrudan öğretmez. “Çağrışım”, “izlenim”, “bakış açısı kazandırma” şeklinde ifade edebileceğimiz yolları seçer. Böylece etkileyici ve kalıcı bir öğrenme gerçekleşir. Bu; yaşamın sesiyle çocuğun kalp atışının birleşiminden oluşan doğal ritmi yakalamaktır. Çünkü çocuk için kitap sadece bir öğrenme yolu değildir. Elindeki kitap ona eğlenmeyi ve güzel vakit geçirmeyi vadetmelidir.
Çocuk Edebiyatında Çeviri Kitaplar
Çocuk evrensel bir varlıktır. Yaşadığı çevre, şartlar, ortam farklı olsa da çocuklar birbirine benzer. Çünkü hepsinin ortak noktası aynıdır: büyüme telaşı.
Çocuk, doğduğu kültüre ait olsa da uzun bir süre evrensel yanı ağır basar. Onun işi büyümek, hayatı anlamlandırmaktır. Merak duygusunu tetikleyecek her şey dikkatini çeker. O yüzden çocukların çeviri kitaplara bakışı “kitaba bakışı” ile aynıdır.
Her çocuk kitabının bir ruhu vardır. Bu ruhu zedelemeden çeviri yapabilmek için sadece dil bilmek yeterli değildir. Çocuk kitaplarının dünyasını bilmek, çok kitap okumak, hayal kurma yeteneğine ve mizahi bir anlayışa sahip olmak da gerekir. Tekerlemeleri, oyunları, şarkıları, duygu içeren diyalogları çevirmek kolay bir iş değildir. Her çevirmen yazarla iletişim kuramayacağına göre o yazarın dünyasını tanımalıdır. Bunun için yazarın diğer kitaplarını da okuması gerekir.
Son Söz
Ülkemizde çocuk edebiyatı ilgi görse de henüz bir bilim dalı olarak kabul edilmemektedir. Belki de bu yüzden İtalyan Edebiyatı’ndaki Pinokyo, Fransız Edebiyatı’ndaki Küçük Prens, İsveç Edebiyatı’ndaki Pippi gibi yetişkinlerin de zevk alacağı kalıcı, sıra dışı, etkileyici karakterler oluşturma konusunda yetersiz kalıyoruz. Oysa kültürümüzden ve değerlerimizden uzaklaşmadan, dilimizi güzel kullanarak sağlam karakterler oluşturabilir, çocuk edebiyatımıza hediye edebiliriz.
Keyifli metinlerin yer aldığı, dilimizin inceliklerini yansıtan, neşeli çizimleri olan güzel kitapların raflarda çoğalması dileğiyle…