Yolcu Yolu

Zaman akıp giderken nelere şahit oluyoruz diye düşünüyorum uzun zamandır. Her birimiz olmak istediğimiz yerde değil gibiyiz. Eksiğiz belki de yarım. Tamamlanmayı bekleyen kaç kalp vardır şu dünyada kim bilir. İnsan tamamlanmak için mi geldi şu dar-ı dünyaya yoksa? Tamamlanmak herkes için farklı bir kavram sanki. Kimine göre seni anlayan bir ruh, kimine göre sıcak bir aile, kimine göre eşyalar veya sanatlar olabilir değil mi? Bana göre tamamlanmak şu kısacık dünyada zaman mefhumunu sana unutturacak bir yol arkadaşıdır. Çoğumuz zamana takılıp gideriz. Zamanı geçtiyse geç kalmış, zamanı henüz gelmediyse yarım ve buruk bir hissiyata kapılırız. Büyüklerimizin de dediği gibi ‘her şeyin bir yaşı var.’ Düşündükçe hak vermeye başladım bu söze. Benim yaştan kastım ise hem biyolojik hem de olgunluk yaşlarımızdır. Her birimiz istesek veya istemesek de ömrümüz boyunca her yıl bir yaş alıyoruz. Ben insanın bir günde bile bir yaş alabileceğine inananlardanım. Evet, evet bir günde. Nasıl mı olur derseniz cevabım: ‘Hayat işte’ olacak. Yaşadıklarımız bazen bize o kadar ağır gelir ve bizi sarsar ki şahit olduğumuz olaylar silsilesi bizleri bir günde yaş alan insanlara dönüştürür. Adil Erdem Beyazıt’ın şu dizelerine gidiyor aklım:  

“Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum.
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında.’’

Her birimiz yaşımızdan yorgun ve telaşlıyız sanki. Öyle olmayanlar ve belki de tam yaşını hissedebilenler de vardır. Bazen bende yaşımı tam hissettiğim zaman diliminde olmak istiyorum. İnsan her şeyden yorulabiliyor. Yorgunluğumuzun sebebi yaşadıklarımız mı yoksa yaşayamadıklarımız mıdır? Tamamlanmadığımız için de olabilir belki. İnsan eksik bir varlıktır ve bedenen bir doyuma ulaşma ihtiyacı nasıl ki elzemse ruhen de bu elzem bir ihtiyaçtır. Önemsemez geçeriz ama insan ruhuna iyi gelen şeylerin başında ‘sevgi’ vardır. Sevmek ve sevilmek beraberinde anlaşılmayı ve hissedilmeyi getirmiyorsa yorgunluğumuz biraz daha artar. Elbette insanı her daim anlayabilecek biri yoktur. Ama anlayabilmek de bir çabadır. Çaba gösterilmeyen her şey eskiyip, tozlanıyor. Bir eşya eskise bile severiz onu, tozlansa tozunu alırız. Peki ya kalplerimiz onun da tozunu alıyor muyuz? Severek, hissederek ve anlayarak alabiliriz o tozları. Yeter ki eskidi diye bir kenara atmayalım. Sevdiklerimizi kendi haline değil de yüreklerimize bırakabilirsek belki de şu dünya da bu kadar yorgun kalp birikmeyecek. İnsan tamamlanınca her şey biter mi bilmem ama bildiğim şey insan kendiyle de tamamlanabilmesidir. Kendiyle henüz tamamlanamayan kişiler bir başkasını tamamlamayı da bilemiyor. İnsanın kendiyle tamamlanabilmesi, kendini tanıma yolculuğuna başlaması ve yol almasıdır. Bu yolculuk ömür boyu sürebilecek bir yolculuktur. Tıpkı bu dünyada hep bir yolculukta olduğumuz gibi kendi içimiz de de o yolculuğa çıkabilmeli ve nerede durmamız, nerede kalmamız gerektiğini öğrenebilmeliyiz. Zihnimizin karışıklığı bundandır belki de, karar veremiyor oluşumuz kendimizle henüz yolculuğa çıkmadığımızdan ve henüz tamamlanma adımını atmadığımızdandır. Geç olsun ama güç olmasın diyerekten bir yolculuğa davet ediyorum kendimi ve sizleri. Bize ne iyi gelecek bunu bulmaya başlayalım o halde.

Kendimizi tamamlayıp bir başkasını tamamlayabilmek nasip olur belki de birçoğumuza. Yolculuğunuzun size iyi gelmesini temenni ediyor ve kendini tanımaya adım atan herkese 
Güzel yolculuklar demek istiyorum.
 


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı