Eğitimin geleceği insanlığın ortak merak konusudur. Teknolojinin hızla gelişmesiyle ortaya çıkan dijitalizasyon; blockhain, holigram, nesnelerin interneti, bulut teknolojisi, arıtılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik gibi kavramları eğitim sistemlerinin içinde sıkça kullanılır hale getirmiştir. Dijital dünyada iletişim teknolojilerinin yaşamın her alanında kullanılması insanların ilgilerini, isteklerini, alışkanlıklarını ve davranışlarını önemli ölçüde etkilemiştir.
Teknolojik değişimle birlikte gelecekte olması beklenen eğitim senaryoları çoktan konuşulmaya başlandı bile. Bu öngörüler arasında en çok öne çıkanlar; dijital dünyada belirli mekanlarda, standart program uygulayan eğitim sistemlerine ihtiyaç duyulmayacağı, eğitimin sınırsız sanal mekanlarda gerçekleşeceği, dijital dünyada kalabalık kitlelere eğitim veren klasik okulların yerini bireyselleştirilmiş eğitimin alacağı, dijital çağın öğrencilerinin kendi başına öğrenen ve çalışan bir sisteme odaklı yetişeceği, gelecekte şirketlerin kendi personeline çevrimiçi eğitim veren sanal okullar oluşturacaklarını, klasik okullar ile birlikte oluşan taşımacılık, kırtasiye ve giysi firmaları gibi sektörlerin önemini kaybedeceği şeklindedir.
Hologram ve artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, düşünen robotlar, uçan elektrikli araçlar gibi teknolojilere yoğunlaşan dijital şirketler, gelecekte dünyanın en büyük şirketlerinin teknoloji şirketleri olacağının göstergesidir. Fütürist Thomas Frey’in gelecek için öngörüleri eğitim ve iş dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Frey, yakın bir gelecekte dünyanın en büyük internet şirketinin bir eğitim şirketi olacağını işaret etmişti. Eğitimde zaman ve mekân sınırının ortadan kalkacağı, eğitimin sadece örgün kurumlardan alınmayacağı, uzaktan ve kişiye özel eğitimlerin yaygınlaşacağı da diğer tahminleri arasındadır. Günümüzde bile pekçok eğitim platformlarından uzaktan eğitim almak mümkün hale gelmiştir. Dijital dünyada ortak kanı bireyselleştirilmiş öğrenme programlarının öğrenci başarısında en etkili yöntemlerden biri olduğu yönündedir. Dijital dünyada internet robotları öğrencinin bireysel özelliklerini belirleyerek konulara göre kişiye özgü en hızlı ve en etkili öğrenme yollarını tespit edip kullanıma sunacaktır. Öğrencinin bireysel eksikleri konusunda daha fazla pratik yapması, gelişim hızını ve öğrenme sürecinin verimliliğinin arttırılması, programlar yoluyla sağlanması mümkün olacaktır.
Gelecekte eğitimin sanal ortamlara taşınması ile ortaya çıkan akıllı kağıtların kullanımı yaygınlaşarak yazı yazma, resim yapma, üzerine fotoğraf ve belge ekleyip saklama mümkün olacaktır. Dijital dünyada insanlar; çeşitli virüslerden kaynaklı salgınlar, çevre sorunları, hava kirliliği, güneşin zararlı etkisinin artması gibi nedenlerle artık hayatlarının büyük bir kısmını kapalı ortamlarda geçirmek mecburiyetinde kalacaklardır. Belki de dışarı çıkmak için özel kıyafetler gerekecektir. Yani gelecekte evde eğitimin farklı ortamlarda ve çok farklı koşullarda gerçekleşeceği muhtemeldir.
Dijital dünyada robotlar ve üç boyutlu yazıcılar kas gücüne dayalı sektörlerde çalışan işçilerin yerini almışken algoritmalar da beyaz yakalı çalışanların yerlerini dolduracaktır.
Bilgisayar algoritmaları, online eğitim ortamları ve dijital öğretmenler sanal dünyada yerini almışken hakemlik, borsacılık, banka memurluğu, turizm temsilciliği, sigortacılık, pazarlamacılık gibi bugün var olan mesleklerin çoğu yerlerini algoritmalara bırakacaktır. Sanal dünya tasarımcılığı, yapay zekâ, yazılım, veri analizi, robotik uygulamalar gibi meslekler dijital dünyanın popüler meslek alanları olarak karşımıza çıkacaktır.
Gelecekte pek çok şirket, kadrolu çalışanlar yerine proje odaklı küçük guruplar ile çalışmayı tercih edecektir. Bu nedenle dijital dünyanın çocukların takım çalışması, yaratıcılık, liderlik, veri hazırlama, analiz etme ve problem çözme gibi proje yönetiminde çok gerekli olan becerileri okulda kazanması beklenmektedir. Günümüzde birçok okullarda yürütülen proje bazlı öğrenme çok daha yaygınlaşacak ve gerçek yaşam senaryoları üzerinden projeler üretilecektir. Öğrenme için mekan sınırlanması ortadan kalkarak geleneksel sınıf ve öğrenme ortamları yerine inovatif öğrenme ortamları söz konusu olacak. Bu ortamlar teknolojik entegrasyonu tam; takım çalışmasına, tasarlamaya, üretmeye ve çabuk hareket etmeye uygun ortamlar olarak tasarlanacaktır.
Dijital dünyada teknoloji, çocukların yaratıcılığının gelişmesi için müthiş imkânlar sunmaktadır. Müzik yeteneği olan çocuklar için piyanonun icadı veya yazma merakı olanlar için daktilonun icadı yaratıcılığın geliştirilmesi için çok önemli fırsattı. Şimdilerde çocukların kullandıkları tabletler yaratıcılığın gelişmesinde benzer katkıları sağlayacaktır. Dijital dünyada bir çocuğun tabletindeki müzik uygulamalarından çeşitli beceriler kazanarak konservatuvara başvurması mümkündür. Zaten çocuklarda yaratıcılık herhangi bir şey üretme baskısı olmadığında ortaya çıkmaktadır.
Önümüzdeki yıllarda sanal gerçeklik uygulamalarının öğrenme süreçlerinde daha yaygın kullanılacağı tahmin edilmektedir. Öğrenme mekanlarını sınırsız hale getiren sanal gerçeklik uygulamaları, öğrencilerin gelecekte karşılaşabileceği muhtemel senaryoları deneyimlemesine de imkan sağlayacaktır. Yine gelecekte veriyi tanımlama, analiz etme ve yorumlama temel okuryazarlık becerilerinden olacaktır. Sanal gerçeklik, gerçeğe yakın tasarımlar kullanılarak dijital ortamlarda yaşam tecrübesi kazanmak olarak tanımlanmaktadır. Sanal gerçeklik uygulamaları, bireysel ve çok kullanıcılı olarak ortam tasarımlarını mümkün kılmaktadır. Çocuklar üç boyutlu ortamlarda hareket etme ve nesnelerle etkileşim kurma imkanına sahiptirler. Sanal gerçeklik uygulamalarında yaratılan sanal ortam teknolojik altyapıya göre değişkenlik göstermektedir. Bilgisayar görüntüsünden farklı duyulara yönelik hisleri tetikleyen giyilebilir cihazlara kadar çeşitli teknolojiler, sanal ortamlarda kullanılmaktadır. Sanal gerçeklik uygulamaları eğitim ortamlarında öğrencilerin, nesnelerin ve olayların etkilerini fark ederek kendi öğrenme özelliklerini keşfetme imkanı sağlamaktadır. Eğitim ortamları, bireysel özellikler, hazır bulunuşluk, öğretim programları ve öğretim yöntemleri gibi öğrenme süreçlerini etkileyen değişkenler göz önünde bulundurulduğunda sanal gerçeklik uygulamalarının dijital dünyada öğretim süreçlerini destekleyen önemli unsurlar haline geldiği söylenebilir. Yeni teknolojilerin eğitim süreçlerine dahil edilmesi ve aktif kullanımı için öğrencilerin bu değişimin merkezinde, öğretmenlerin ise bu altyapıyı kullanacak ve kodlayacak becerilere sahip olması ile mümkündür.
Gelişen teknolojiyle birlikte artırılmış gerçeklik teknolojisi hayatın birçok alanında ve eğitim sisteminde yer alması yaygınlaşacaktır. Dijital dünyada mobil teknolojiler ile birlikte, giyilebilir teknolojilerin hayatımıza girmesiyle artırılmış gerçeklik uygulamaları eğitim alanında daha yoğun şekilde kullanılacaktır. Öğretmenlerin eğitim ortamlarına bu uygulamaları entegre ederek çocukların öğrenmelerini daha aktif ve etkileşimli hale getirmeleri mümkün olacaktır. Bilgisayar tabanlı araçlar ve öğrenme ortamlarının, öğrencilerin öğrenme süreçlerine olumlu katkı sağladığı gözlenmektedir. Teknolojiye dayalı arıtılmış gerçeklik uygulamaları çocukların öğrenme süreçlerini güçlendirerek iletişim, yaratıcılık, düşünme ve problem çözme gibi becerilerine olumlu katkı sağlamaktadır. Arıtılmış gerçeklik, çocuklara hem gerçek dünyayı hem sanal dünyayı keşfetme imkanı sağlayarak resimler, nesneler ve videolar yoluyla farklı öğrenme deneyimi sunmaktadır. Günümüzde mobil cihazlarda sıkça kullanılmaya başlanan arıtılmış gerçeklik, sanal nesnelerin gerçek ortamda görüntülenmesi olarak tanımlanmaktadır.
Teknolojideki bu hızlı değişim; eğitim araçlarında, eğitim programlarında ve ders içeriklerinde önemli dönüşümleri zorunlu kılacaktır. Hatta sınav sistemleri bile değişecektir. Sınavlar, öğrencilerin öğrendikleri bilgilerin hatırlanma düzeyini ölçmek için yapılıyor. Gelecekte ise bilgi ve beceri seviyelerinin ölçülmesi önem kazanacaktır. Dijital eğitimle birlikte artık gelecekte kitap, defter, kalem, silgi gibi eğitimin en önemli araçlarının kullanılmayacağını, eğitimin tamamen dijital araçlarla gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Gelecekte eğitimcilerin daha yenilikçi, iletişim becerileri gelişmiş, empatik, işbirliğine açık, web 2.0 araçlarını etkili kullanabilen ve daha girişimci olmaları yönünde bir toplumsal beklenti oluşması kaçınılmazdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında zaman zaman ortaya atılan okulsuz toplum düşüncesi, salgın döneminde farklı çevreler tarafından yeniden gündem konusu haline getirilmektedir. Okulların ve sistemlerin çocukların özgürlüğünü kısıtladığı, belli kalıplaşmış düşüncelerin öğrencilere aşılandığı yönündeki eleştiriler, salgın sürecinde eğitimi kapalı mekanlara sıkıştırmanın dijital dünyada zamanın ruhuyla örtüşmeyeceği yönündeki eleştirileri tekrar gündeme taşımıştır. Teknolojik gelişmeler, klasik ve kurumsal okul yapısını standart eğitim programlarını kökten değiştirmeyi kaçınılmaz kılıyor.
Dijital dünyanın çocuklarının büyük bir çoğunluğu dijital teknolojileri hiç zorlanmadan kullanabiliyorlar. Burada asıl önemli olan, teknolojinin bireysel ve toplum yararına kullanımı konusunda öğrencilerin bilinçlendirilmesidir. Öğretmenlerin bilgiye ulaşma ve seçici olma konusunda öğrencilere rehberlik yapması hayli önemlidir. Gerek sınıf ortamlarında gerekse çevrim içi ortamlarda teknoloji kullanımı amaç olmaktan ziyade, öğretim süreçlerini destekleyici bir unsur haline getirilirse eğitimdeki dönüştürücü etkisinin daha belirgin olacağı muhtemeldir.
Kaynakça:
ÇELİK, Çiğdem ve ÇELİK, Oğuz (2022) . “Farklı Disiplinlerin Bakış Açısıyla Dijital Dünyada Çocuk.” Konya: Eğitim Yayınevi.