Birey Toplum İlişkisi Yönüyle “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”

Türk edebiyatında daha çok şairliğiyle tanıdığımız Ziya Osman Saba, yazmış olduğu hikâyeleriyle de yazın hayatında yer edinmiş sanatkârlarımızdan biridir. Yedi Meşaleciler topluluğunun en genç üyesi olarak 1940’lı yıllarda ilk hikâyelerine rastladığımız yazarın on yedi hikâyesi kendi izlenimlerinin gölgesi gibi okuyucunun karşısına çıkmıştır. Hikâyeler Saba’nın çocukluk, gençlik ve olgunluk yıllarından izlerler taşımaktadır. Hikâyelerdeki başkahramanın Ziya Osman Saba’nın kendisi olduğuna dair ipuçları yer almaktadır. Nitekim birey toplum ilişkisi yönünden incelediğimiz Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi adlı hikâyede de kahramanımız bir şairdir. Okuyucusuna yeni bir şiir kitabının çıktığını aktarması ana kahraman ile yazarın okur tarafından bütünleştirilmesini sağlamaktadır.

Bir şair duyarlılığı ile yazmış olduğu hikâyelerinde kimi zaman maziyi arayan hüzünlü bir karaktere bürünürken kimi zaman da gündelik hayatın sıradanlığı içerisinde okuyucusunun karşısına çıkan Ziya Osman Saba, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi adlı hikâyede fotoğrafçı karşısında tabi gülümsemeyi yakalayamayan bir kahramandır. Hikâye kahramanın işinden çıkıp Beyoğlu’na gitmeye karar vermesiyle başlar. Kahraman caddelerde yaptığı gezinti sırasında karşılaştığı insanlar ve gördüğü mekânlar hakkında fikir yürütür.  Mağazalarda gördüğü nesnelerin onları satın alacak olan insanlara ne denli mutluluk vereceğini hayal etmektedir. Bu gezilen caddelerde her insanı mutlu edebilecek eşyaların var olduğunu görür. Hatta yalnız o caddede bulunmak bile bir insanı mutlu etmeye yetebilir diye düşünür. 

Kahramanın yolculuğu fotoğrafçıların toplandığı caddeye doğru sürer. Kahraman fotoğrafçıların vitrinlerini süsleyen fotoğraflarda mutluluk tablolarına şahit oluştur. Kendisi de burada mesut bir fotoğraf çektirmeyi düşünür. Fakat fotoğrafçı tabi görmediği gülümseyiş sebebiyle kahramanın fotoğrafını çekmez. Hikâye yalnız bir insanın mesut bir fotoğraf karesi çektirme isteğinin hüsranlı sonucuyla biter. Şair olduğunu belirten kahraman tıpkı diğer insanlar gibi kendinin de mutlu olmasına yönelik birçok sebebi olduğunu düşünür. Ancak fotoğrafçı karşısında mutlu bir kare verememiştir. Çünkü mutlu günlerinin geride kaldığını düşünmektedir.

Kahramanımız yaşadığı toplum içerisinde birey olarak yalnızdır. Geçmişe duyduğu özlem, aile kurumuna yönelik bir hasret hikâyede yer yer kendisini okuyucuya hissettirmektedir. Mutlu kalabalıklar içerisinde yer alan yalnız ve mutsuz bir karakterdir, her ne kadar mutlu olmasına sebep olan unsurlar olduğunu düşünse de.

İşinden erken çıkan kahraman köprüden, Haliç’ten, Boğaziçi’nden bu mekanları selamlayarak geçmektedir. Selam verdiği bu mekânlar eski hatıralarını barındıran yerlerdir. Vapur seslerine maruz kalan kahraman çalan zil seslerinin kendisi için hiçbir şeyi ifade etmediğini söylemektedir. Çünkü vapurun götürmüş olduğu yerlerde artık kimsesi kalmamıştır. Bir bekleyeni olmadığından içinde olduğu kalabalıklar içerisinde istediği yere gidebileceğini hayal etmektedir. İstanbul’un o kalabalık ortamlarında sık sık insanlarla karşı karşıya gelmesine rağmen bazıları kendisini görmemektedir. İnsanları giydirmeye, yedirmeye, eğlendirmeye her anlamda mesut etmeye çalışan dükkanlar, mağazalar kahramanın etrafını sarmaktadır. Bu kadar nesnenin nereye sığabileceğini düşünmektedir. Gördüğü mavi kolyenin tanıdığı mavi gözlü kıza çok yakışabileceğini düşünse de o kızın sevgilisi olmadığını hatırına getirir. Bu kadar mutluluk verebilecek eşya dükkanlarının ortasında olmasına rağmen kahraman “bütün bunlar senin için” diyebileceği bir insan yoktur. 

Gezmiş olduğu semtlerdeki eşyalar kahraman için para ile satılan saadete benzetilmektedir. Görmüş olduğu bir babanın ailesine ısmarladığı leblebili içecek saadetten başka bir şey değildir kendisi için. Kahraman hem geçmişe hem de aile ortamına özlem duymaktadır. Saadetlerini tespit ettirmek için vatandaşların hücum ettiği fotoğrafçı dükkanları kendisi için imrenilmeye değer bir toplum etkinliğidir. Dükkân vitrinlerini süsleyen fotoğraflar ölülerin değil mutlu canlıların fotoğraflarıdır kendisi için. En yakın mezarlığın bulunduğu caddeden kilometrelerce uzakta olduğunu bu caddede sadece mutlu insanların dolaştığını düşünür. Zaten sadece o caddede bulunmak bile yeterlidir insanın mutlu olmasına. 

Kahraman için insanlara mutluluk veren bu dükkanların arasında elbette kendisini de mutlu edebilecek dükkanların var olduğuna inanır. Ayakkabısını boyatması, kravat satın alması, yeni gelmiş şiir kitabını alıp okuması kendisine mutluluk getirebilir. Yalnız ve mutsuz bir birey olan kahramanımız kendisini sevecek kimse çıkmasa bile yeni çıkan şiir kitabının kendisine şair dedirtebileceğini, ilerleyen zamanlarda kendisini araştıran bir edebiyat tarihçisinin bu kitap çıktığındaki mutluluk fotoğrafını arayabileceğini düşünür. Ağarmış saçlarına rağmen kendisini genç kimliği ile tanıtan kahraman bu durumun bile kendisine mutluluk verebileceğini düşünür. Kendisine mutluluk verebilecek her türlü olay ve nesneleri sayması kahramanın mutlu olduğu imajını vermemektedir.

Fotoğrafçılar caddesindeki bir fotoğrafçının önünde gelin arabasının mutlu anlarını fotoğraflamak adına durması, bir genç subayın terfi mutluluğunu ölümsüzleştirme adına bu dükkânda beklemesi, yeni mezun öğrencinin bu mutlu anını somutlaştırması kahramanın bu mutlu tabloları imrenerek izlemesiyle betimlenmiştir. Özellikle yeni evli çiftleri mutluluk tablosu kahraman tarafından aile kurumuna duyduğu özlemin bir tezahürüdür. Her ne kadar mutluluğuna çeşitli nedenler sıralasa da fotoğrafçı karşısında tabi bir tebessüm veremeyecek kadar kalabalıklar içinde mutsuz ve yalnızdır. Evlilik hayatının ileriki safhalarının mutluluk anlarını da sıralayan kahraman bu arzu içerisinde yaşamaktadır. Bütün bunları hayal ettiği fotoğrafçı dükkanının önünde açılan dükkân kapısı ile kahramana ne arzu ettiği sorulur. Arzu ettiği mutlu bir insan fotoğrafı olmasına karşın hüsran yaşar. Fotoğrafçı karşısında veremediği mutlu bir tebessüm ve fotoğrafçıdan aldığı “Beyim mazur görün, sizin fotoğrafınızı çekemeyeceğim” ifadesi ile kahraman mutsuzluğu ile yalnız kalmıştır.
 


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı