Hazan Güneşi

Yorgun bir sonbahar günü... Havada asılı bir özlem kokusu, eskiye dair... Şehrin keşmekeşinden kaçıp kendimle baş başa kalmak, kurumuş yaprakların hışırtıları ve kuş cıvıltıları eşliğinde iç dünyamda aşina olduğum keşiflere çıkmak için uzaklaşıyorum şehirden. Çocukluğuma doğru attığım her adımda ayaklarım titriyor, o günleri tekrar yaşamak isteği ile bunun imkansızlığını anladıkça depreşiyor hatıralarım. Yad ediyorum gülüşlerimin, gözyaşlarımın, hayallerimin saklandığı günleri. Bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden dünler.

Kurumuş dallar ve sararmış yapraklarla dolu yolda ellerim ceplerimde ağır adımlarla ilerlerken kulağıma hafiften bir rüzgâr keman çalıyor. O sesle kendimi Barış Manço'nun "7'den 77'ye"sinde, Adile Naşit'in "Uykudan Önce “sinde, Susam Sokağı’nda buluyor; Kara Şimşek'in direksiyonuna geçip Perihan Abla'nın teknolojiden uzak fakat birbirine çok yakın olan insanların oluşturduğu sımsıcak mahallesinde geziniyorum. Ilgıt ılgıt esen rüzgârın çaldığı keman eşliğinde yazın pılını pırtısını toplayıp başka diyarlara göçtüğü, göçmeye hazırlık yapan kuşların da hazan mevsimini şakıdığı bir alemde aniden bir silüet beliriyor karşımda: Yıldırım Gürses.

Hayallerime eşlik eden büyülü tınılar iç dünyamın mahzenine ağır ağır inerken muhteşem besteleri ile beni zamanın içinde yolculuklara çıkaran eski fakat eskimeyen şarkıların unutulmaz bestekârı... Sapsarı yapraklardır Gürses, etkileyici ama küskün... Sonbahar kadar güzel, sonbahar kadar hüzünlü, sonbahar kadar eski ama yaşatan duyguları... Yıldırım Gürses, kurumuş dalında rüzgârın tüm ısrarına rağmen düşmemek için direnen sarı bir yaprak... Bütün ömrünü Türk müziğinin gelişimine, özgünlüğüne adayan; Türk müziğini mertliği, dürüstlüğü, cesareti ve duygusallığı ile yozlaşmış kültüre karşı temsil edip  kurumuş dalından düşmemek için direnen son yaprak misali ayakta tutmaya çalışan bir mücadele adamı idi Gürses.

Müziğe gönül vermiş birçok sanatkârı kendi fikirleri etrafında toplamak, Türk müziğini hak ettiği seviyeye çıkarmak için kurduğu MESAM ve bestelerinin tüm yurtta duyulmasını sağlayan müzikalleri ile zamanın duvarlarını yıkmış ve dışına taşmıştı. Belki de bu yüzdendi kırgınlığı hazan misali. Henüz yirmi yedi yaşında iken bestelediği "Gençliğe Veda" gibi kült bir eserle adını geniş kitlelere duyuran, kalabalıklar içerisinde yalnız bir insandı. Yeşilçam filmlerinin unutulmaz bestecisi olan ve ünü sınırları aşan bu büyük bestekâr, aynı zamanda ülkemizin yetiştirdiği ilk opera sanatçılarındandı. Söz ile müziğin uyumu ve beste ahengi ile çağına kıyısından köşesinden şahit olma şansına sahip olduğum, hayatıma anlam katan unutulmaz şarkıların unutulmaz bestecisiydi. 



Domingo ve Pavarotti'nin de sesine ve bestelerine hayran kaldığı bu büyük bestekâr, yine bir sonbahar günü sararmış bir yaprak gibi düşmüştü dalından. Ardında nice baharlar, hazanlar bırakarak göçmüştü ebedi istirahargâhına. 
 


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı