Büyük ve soğuk bir Anadolu şehrine kıvrılan yemyeşil yolun henüz ilk kilometreleri.. Feraset kadın, köyüne yönelen dört yolun göbeğindeki taşa oturmuş, geçen arabalara aldırmaksızın kara kara düşünüyor. Düşündükçe daha da ağırlaşıyor derdi ve anbean köyünün çiçekleriyle bezenmiş elbisesine kaynağı bellisiz bir karanlık yayılıyor.
Ölüm haberi eve ulaştığında on üçündeki oğlu, yaşı kadar anca gördüğü babasının hangi denizde, hangi geminin dümeninde, ne şekilde öldüğünü umursamamıştı. İçini burkan tek şey o beyaz üniformalı adamın bir daha eve gelip ona kucak dolusu hediyeler getiremeyecek olmasıydı. Fehmi Kaptan aslında kötü bir insan değildi ama aylar süren ve ardı arkası kesilmeyen seferler nedeniyle evinin yolunu yılda bir kez bulabil se şükür kurbanı keserdi. Kararı kesindi, bu son seferiydi. Şu vakte kadar kazandıklarıyla köydeki arsaya konak misali bir ev dikmiş, İstanbul'da üç daire ve bataklıktan ibaret on dönüme yakın arsa satın almıştı. Tek derdi bir tanecik oğlunu ve eşi Feraset'i ömür boyu rahat ettirmekti. Ufak bir dükkân da açardı belki İstanbul'da. Memleketini, köyünü arkasında bırakmak istemiyordu ama büyükşehir onu içten içe kendine çekiyordu. Uğradığı liman kentlerinden topladığı kıymetli eşyalar, mütevazı bir antika dükkânı için yeterli olabilirdi. Dükkanın baş köşesini ise on sekizine geldiğinde oğlunun tereddüt etmeksizin annesinin yalvarışlarına aldırış etmeden satacağı köstekli saat koleksiyonu süsleyecekti.
Feraset kadının ömrü hep beklemekle geçti. Evlendi; kocasının yolunu gözledi yıllarca denizin dalgalarını seyrederek. Bir oğlu oldu; akşam ezanı okunmadan eve gelmesine alışık olduğu evladının evin yolunu bulacağı gece yarılarını bekledi kocasının fotoğrafını buğulu gözlerle izleyerek. Oğul evlendi, Feraset kadını koca eve sığdıramadılar. İstanbul'dan payına düşen köyüne giden otobüs bileti, bavulu ve bir de Fehmi Kaptan'ın fotoğrafıydı. Derdi Feraset kadın için yeterince ağırdı, bavulu arkasında bıraktı.
Feraset kadın, fırtınalı bir Karadeniz sabahında gözlerini açtığında yanı başında gelinliğini buldu. Her zamankinden daha dinçti. Fehmi Kaptan girdi birden odaya. Üniformasını kuşanmıştı. Hüzünle sevdasına bakıyordu. "Uzun bir sefer olacak Ferasetim. Hakkını helal et." dedi, Ferasetinin alnından bir buse aldı. Arkasına bakmadan yürüyüp gözden kayboldu. Feraset kadın, kocasının yolunu gözledi yıllarca denizin dalgalarını seyrederek. Ta ki gözlerinin feri sönene dek.
Feraset Kadın

Etiketler:
POPÜLER YAZILAR
-
Doç. Dr. Kürşat Arslan 6255 Eğitimde Yapay Zekâ: Sadece Tehditler
-
Cengiz AZMAN 3369 Unutulmayan Öğretmen Olmak
-
Volkan Civelek 1917 Yapay Zekâ ve Tarih Dersi
-
Burak Turgut 1863 Dilden Teknolojiye: Yapay Zekâ - Aydınlatan Işık, Kör Eden Karanlık
-
Hüseyin Can Coşkun 1796 Seyyah
-
Hüseyin Can Coşkun 936 Avrupa ve İrsi Narsisizm
-
Oğuz Çelik 791 Dijital Dünyada Eğitim Nasıl Şekillenecek?
-
Nermin Taylan 658 Alay İmamı Mustafa Memduh Özaktaş
-
Volkan Civelek 616 Müşkülpesent
-
Serdar Yazıcı 603 Son Hazerfen’in Aydınlığında: Thomas Young
-
Sezgin Yıldırım 559 Ölümünün 20. Yılında Sevgi Şairi Halil Soyuer
-
Gözde Başaker 552 14 Mart Ayın Biri
-
Ömer Eski 552 Mesleki Gelişimi Anlamak
-
Lokman Baynazoğlu 506 İşbirlikçi Anlayış Sınava Dayalı Anlayışla Rekabet Edebilecek mi?
-
Muhammet Çubuk 480 Kitlesel İletişim ve Popüler Kültür Üzerine…