İslam dünyasının en önemli mutasavvıf şairleri ve düşünürlerinden, öğretileri ve şiirleri yüzyıllardır insanların kalplerine dokunmuş, ruhlarını beslemiş ve yönlendirmiş olan Mevlana “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Derken kendi dönemine mi bir ışık tutmuş yoksa çağlar sonra bizlere de bir şeyler söylemek istemiş mi? Peki her dönem bir önceki dönemin bir kopyası gibi değil mi? Mevlana yeni şeyler derken neyi aramıştı bu sözünde acaba?
Oysa Latin kökenli Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar diye anılan Cicero, ise “Bu gök kubbe altında söylenmemiş bir söz yoktur” söylemiyle karşımıza çıkıyor.
Bu iki deyiş bizlere bir çıkış yolu verir mi acaba? Peki, gençlere nasıl bağlayacağız işi. Dua niyetiyle zihnime yalvarıyorum, düşündüklerimle bağ kuracak, onları ete kemiğe büründürecek kelimeleri bulmama ve bu kelimelerden anlamlı cümleler oluşturmama yardım etmesi için.
İlk çıkış noktam gök kubbe altında söylenmiş tüm sözlere yeniden anlam kazandırmak olması gerektiği. Çok iddialı gibi görünse de bu söylem, aslında uzak ufuklara ulaşmanın küçük adımlarla mümkün olacağını göz ardı etmeden yeni anlam arayışlarının peşine düşmemiz lazım. Gençlere hayaller satmadan, onlara ufuklara bakmalarını öğütlerken önündeki küçük kayalardan bihaber olmamaları gerektiğini de fısıldamak lazım.
Bir de dilimizden düşürmediğimiz “empati” diye bir kavram var. Hayatımda bazı tecrübelerimle bu kavramın kavramsal olarak devasa bir kelime ama içerdiği anlam bakımından hayatta pek de karşılığı olmayan fazlaca abartılmış ve dile dolanmış şımarık bir harf dizimi olduğunu düşünüyorum. Onun için “fırsat empatiden değerlidir” diyorum artık. Fırsat yoksa empatinin de bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Merhamet deseydik amenna. Merhamet duygusu iç dünyamızla, empati ise dış dünyamızla ilgili.
Şimdi gençliğe gelelim. Zihnimde şöyle bir cümle yavaş yavaş su üzerine çıkmaya başlıyor. “Gök kubbe altında tamamlanmış tüm sözleri, gençlere fırsat vererek onların diliyle, ruhuyla, kalbiyle ve zihniyle onlara yeniden söyletmek” bunu da samimiyetle yapmak gerek. Gençleri anlayacağız diye empatiye güvenirsek kısa vadeli bir çözüm üretiriz ve bundan netice alamayız. Samimiyetimize güvenirsek bu samimiyet gençlerde de güven olarak karşılık bulacaktır.
Samimiyet kavramı tam da bu noktada devreye giriyor. Gençlerle samimiyet köprüsü kurmanın yolları değişiyor ve gençlerin de samimiyetten anladıkları değişiyor. Öğüt vermek kolay, öğüdü yaşayarak vermek zordur. Nasıl ki hiçbir büyüleyici söz çiçek için bir damla su yerine geçmezse, bu gün gençlere söylenen sözlerde de bir damla samimiyet yoksa onlar için bir anlam ifade etmeyecektir.
Hani bir kıssa anlatılır İmam-ı Azam’a atfedilen. Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş. Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önleyebilmek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar ama nafile! Sonunda, tavsiye üzerine Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler.
İmam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına; “Kırk gün sonra gelin” demiş. Kırk gün geçtikten sonra tekrar Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar. İmam-ı Âzam, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona; “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş. Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş.
Sonraki günlerde bakmışlar ki çocukları artık bal istemiyor! Merak etmişler, bunun hikmetini İmam-ı Âzam’a sormuşlar.
Gülümseyerek şöyle cevap vermiş İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına ‘bal yeme’ demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”
Aslında çocuğa tesir edenin samimiyet olduğunu anlamak güç değil. Bugün de gençler seni anlıyorum sözünün yerine sana fırsat veriyorum aksiyonunu görmek istiyor bizlerden. İlla söz söyleyeceksek bal yemeyi bırakmak gerek.
Bir de günümüzde yeni şeyler söylemenin yolu büyük salon programlarında büyük büyük laflar eden konuşmacılar ve karşılarında yüzlerce insanın dinleyici olduğu bir yaklaşımın verimli neticeler doğurduğunu düşünmüyorum artık. Günümüz iletişim çağında yolu gözlenen, özlenen, ya da söyleyecekleri merak edilen kimsenin kaldığını da düşünmüyorum. Birçoğumuzun kabul etmesek de bağımlı olduğumuz iletişim araçları sayesinde ulaşmadığı, sesini duymadığı, öğütlerini işitmediği kimse kalmadı diyebiliriz.
Artık günümüz birebir iletişim, sorumluluk ve fırsat verme çağı. Gençlere ulaşmak istiyorsak yüzlercesine birden ulaşmak zaten iletişim araçları ile mümkün. Ama onlara dokunmak, onları etkilemek ve hayatlarına sirayet etmek istiyorsak samimi bir yaklaşımla onlara vereceğimiz fırsatların tecrübesi ile donatılmış olmamız lazım. Yoksa biz bal yerken gence bir takım verilere dayanarak ya da kişisel çıkarımlarımıza dayanarak sen bal yeme sana zararlı demenin hayalden öte bir tarafı yok.
Onun için Cicero’nun sözünde söylenecek sözü (Evreni ve yaratılışı), Mevlana’nın sözünde söyleme şeklini ve yöntemini (Fırsatlar) İmam-ı Azam’da da nasılı (Samimiyetle) bulmak mümkün.
Son olarak bal yemeyi bırakmaya niyetli fakat henüz kırk günün doldurmayan biri olarak gençlere bal yemeyi bırakın demiyorum ama bırakmaya siz de niyetli olun diyorum ve ekliyorum.
Empati yapmayın. Empatiyi deneyimleyin. Günlük dertleri olan değil, ömürlük dertleri olanlarla vakit geçirin. Eleştirileri ayıklayın ve önemlilerine değer verin. Eleştiri değerinizi size yapılan eleştirilerle mukayese edin. Bugünü dolu dolu yaşayın. İnsanlara faydalı olun.
Samimiyet basit bir cümledir ama bütün Hikmet bu basitlikten beslenir.
Selametle.
Gençlik ve Samimiyet

Etiketler:
POPÜLER YAZILAR
-
Doç. Dr. Kürşat Arslan 3893 Eğitimde Yapay Zekâ: Sadece Tehditler
-
Cengiz AZMAN 2385 Unutulmayan Öğretmen Olmak
-
Burak Turgut 1824 Dilden Teknolojiye: Yapay Zekâ - Aydınlatan Işık, Kör Eden Karanlık
-
Hüseyin Can Coşkun 1749 Seyyah
-
Volkan Civelek 1552 Yapay Zekâ ve Tarih Dersi
-
Hüseyin Can Coşkun 881 Avrupa ve İrsi Narsisizm
-
Oğuz Çelik 591 Dijital Dünyada Eğitim Nasıl Şekillenecek?
-
Gözde Başaker 509 14 Mart Ayın Biri
-
Nermin Taylan 503 Alay İmamı Mustafa Memduh Özaktaş
-
Volkan Civelek 499 Müşkülpesent
-
Ömer Eski 495 Mesleki Gelişimi Anlamak
-
Sezgin Yıldırım 442 Ölümünün 20. Yılında Sevgi Şairi Halil Soyuer
-
Serdar Yazıcı 441 Son Hazerfen’in Aydınlığında: Thomas Young
-
Muhammet Çubuk 440 Kitlesel İletişim ve Popüler Kültür Üzerine…
-
Ubeydullah Öz 436 Hattın İki Ucu