Narsisizm ve Kültür: Özgün Benlikten Yükselen Trendler

Narsisizm, günümüz kültürünün dinamikleri ve sosyal ilişkiler üzerindeki etkileriyle kişisel ve toplumsal düzeyde dikkate alınması gereken önemli bir konudur. Bu bağlamda, hızla değişen ve gelişen günümüz dünyasında bireyin kendisine odaklanma ve imgesine aşırı önem verme eğilimi, narsisizmin belirgin bir şekilde yükseldiğine işaret etmektedir. Bireyin kendi benliğine aşırı bir şekilde odaklanması, başkalarının onayını sürekli arzulaması ve empati eksikliği gibi belirtiler narsisizmi karakterize etmektedir. Bu makalede, narsisizmin belirtilerini, bu ruhsal durumun bireyler üzerindeki derin etkilerini ve toplumsal dinamiklere olan yansımalarını inceleyeceğiz.

Narsisizm kelime olarak bir Yunan mitinden geliyor. Mitolojik hikayede Narkisos adında güzel bir gencin su perisi Eko’nun aşkına karşılık vermemesi nedeniyle tanrılar tarafından cezalandırılarak kendi aksine yani yansımasına aşık edilmesi anlatılıyor. Narkisos, suya yansıyan görüntüsüne o denli tutkuyla aşık oluyor ki kendini sürekli aksine bakmaktan alamaz. Yalnız suya her dokunuşunda görüntüsünün kaybolması ve kendine aşık gencin boğularak ölmesine neden olur. Bu mitolojik efsanede kahramanın ölüm kavramıyla “kendini nesneleştirip” bu nesneye aşık olma görüşüyle “narsisizm” ilişkilendirilir. Ayrıca hikayede Narkisos’un ölüm nedeninin özellikle kendi kendini sevme konusuyla örtülmüştür. Diğer taraftan kelimenin yunanca karşılığı “duygusal küntlük” veya “duyarsızlık” anlamlarına gelir.

Narsist kişilikler genel olarak kendilerine ve başkalarına ilgisizdirler. Bu kişilik özelliklerine sahip bireyler genellikle bencildir ve mükemmellik (itibar, statü, kıskanılacak kişi) arayışı içinde bir karaktere bürünmeye çalışırlar. Bu noktada dikkat çekici olan, narsist benliğe sahip kişilerin sevgilerinin kendilerine değil, “kendi imajlarına” yönelik olmasıdır. Bu kişilerin benlik algılarının yalancı ve balon olduğu iddia edilmektedir. Bu nedenle insanlarla duygusal olarak ilgili, sıcak ve sevgi dolu bir ilişki kuramazlar.

1910 yılında “On Narcissism: An Introduction” adlı yazısında psikanalist teoriye önemli bir katkıda bulunan Freud, kavramı bir dip not olarak kullandı. 1931’de bir kişilik tipi olarak narsisizmden libidinal tipler içerisinde ayrıca bahsetti. Libido kuramının kabul görmesiyle birincil narsisizmin gözlemle fark edilmesin o kadar zor olmadığı anlaşıldı. Freud’a göre, sevecen anne ve babaların çocuklarına yaklaşımlarıyla ortaya çıkan narsisizmin temeli, bu kişiliği oluşturan mükemmel olma duygusu ve kusurlarının örtülmesi arasında bir bağlantı olduğu iddia edilmektedir. Patolojik narsisizmin karakteristik özellikleri arasında görkemlilik, onaylanma ve beğenilme ihtiyacı, başkalarına karşı ilgisizlik ve empati yoksunluğu yer alır. “Narsisistik yaralanma” olarak adlandırılan narsisistik dengenin bozulması, sadece normal ve anormal psikolojik durumların geniş bir yelpazesinde ortaya çıkmakla birlikte genellikle eşlik eden” utanç veya acı verici etkileri ve aşağılık veya acı veren gurur” olarak bilinen fikirsel detaylarıyla kolayca ayırt edilebilir.

Bu kadar yoğun kavram bilgisinden sonra gelelim hepinizin merak ettiği husus olan; birinin nasıl narsistik kişiliğe sahip olduğunun belirlenmesine. 2013’de Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yazılan kitapta (DSM-V) patolojik narsisizm kavramını karşıladığı düşünülen narsistik kişilik bozukluğu, genç yetişkinlik döneminde başlayan ve çeşitli koşullarda kendini gösteren büyüklenmeciliği, hayranlık gereksinimini, empati yoksunluğunu içeren ve aşağıdaki kriterlerden en az beşini kapsayan yaygın bir örüntü şeklinde yer bulmaktadır. Bakalım bunlardan kaçını etrafınızdaki kaç kişi sağlıyor. Fark ettiyseniz siz demedim çünkü eğer narsisistik kişilik bozukluğuna sahip iseniz muhtemelen bu tanımlamaları kabul etmeyeceksinizdir.

Kendisinin önemine dair büyüklenmeci bir duyguya sahip olmak,
Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik veya ideal sevgi fantezileriyle meşgul olmak,
“Özel” olduğuna ve ancak özel veya üst düzey insanlar tarafından anlaşılabileceğine, onlarla ilişkide bulunması gerektiğine inanmak,
Aşırı hayranlık beklemek,
Hak sahibi olduğuna inanmak (özellikle ayrıcalıklı muamele görme veya beklentilerine otomatik olarak uyum gösterileceğine dair makûl olmayan beklentilere sahip olmak),
Kişilerarası ilişkilerde sömürücü olmak (amaçlarına ulaşmak için insanları kullanmak),
Empatiden yoksun olmak (diğerlerinin duyguları ve gereksinimlerini kabullenme veya paylaşmada gönülsüzlük),
Diğerlerine haset duymak veya diğerlerinin ona haset duyduklarına inanmak,
Kibirli ve küstah davranış veya tutumlar sergilemek şeklinde ifade edilmiştir.
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından hazırlanan bu maddelerin beşine sahip olmak etrafınızdakilerin narsisitik özellik taşıdığını göstermektedir. Diğer taraftan günümüzde narsisizm kavramı, sosyal medya, popüler kültür, ve bireysel odaklanma gibi faktörlerle giderek daha fazla gündeme gelmekte. Narsisizm, bireyin kendini aşırı derecede önemsediği, başkalarının beğenisini sürekli arzuladığı ve kendini sürekli gösterme eğilimi olarak da kendini göstere bilir. Dolayısıyla sosyal medyanın yaygınlaşması, narsisistik eğilimlerin artmasında etkili bir faktör haline geldi. Fertlerin sürekli olarak kendi imajlarını sergilemeye ve onaylanmaya teşvik edilmesi, yapılan paylaşımların beğenilmesi hatta, bir fotoğrafın beğeni sayısı narsisistik kişiler için bir tür “özdeğer” göstergesi haline geliyor. Sanal dünya, kişisel markalaşmanın ve kendini sürekli olarak pazarlamanın zemini haline geliyor.

Geleneksel değerlerin değişmesiyle birlikte, bireysel başarı, görünürlük ve statü hedefi, toplumda daha fazla öne çıkıyor. İnsanlar, kendilerini markalaştırmak ve diğerlerine üstünlük göstermek için daha fazla çaba sarf ediyorlar. Bu durum, empati, paylaşım ve toplumsal sorumluluk gibi değerlerin geri planda kalmasına yol açabiliyor. Narsisizmin yükselişi, paradoksal bir şekilde izolasyonu da beraberinde getirebiliyor. Kişinin kendini aşırı derecede önemsemesi, başkalarıyla gerçek bir bağ kurma becerisini engelleyebilir. Empati yeteneğinin azalması, insan ilişkilerinde yetersizlik ve anlayışsızlık gibi sorunlara yol açabilir.

Peki, bu durumu nasıl tersine döndürebiliriz. Toplumun narsisizmle başa çıkması için bilinçlendirme ve eğitim önemli bir rol oynayabilir. Empatiyi geliştirmek, kişisel başarıyı önemsemekle birlikte diğerlerine yardım etmeyi, onları anlamayı ve desteklemeyi içeren değerlere vurgu yapabilir.

Anlattıklarımızdan çıkan neticeye baktığımızda, hızla değişen ve gelişen günümüz dünyasında narsisizmin arttığı aşikardır. Narsisizm, günümüz kültürünün dinamikleri ve sosyal ilişkiler üzerindeki etkileriyle hem kişisel hem de toplumsal düzeyde dikkate alınması gereken oldukça önemli bir konudur. Dahası, Narsisizmin etkileri ve yayılması, günümüz kültürünün dinamiklerini derinden etkiliyor. Narsisizm, bireyin ve toplumun sağlıklı işlevselliğini olumsuz etkileyebilen ciddi bir durumdur. Her alanda olduğu gibi bu konuda da farkındalık ve eğitim, hem hastalar hem de toplum için önemli bir adım olacaktır. Ancak bireyler arası iletişimi güçlendirmek, empatiyi teşvik etmek ve sağlıklı ilişkiler kurmaya odaklanmak, bu trendi dengelemede önemli bir adım olacaktır.


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı