İnce bir dal gibi kopup kırıldım yine
Düştüm yine içimdeki boşluğa
Yusuf’un kuyusu gibi derin ve de karanlık
Kimin ellerinden geçecek kurtuluşum bilmiyorum
Senin yokluğunda nereye gitsem
Yalnızlığa çarpıyorum
Koparıyorsun göğsümden dağ gibi kayaları
Mucize bekliyorum biliyorum
Çalıntı bir hikayeydi belki de bizimkisi
Sen yasaktın
Ben yoktum
Dolanmak istedikçe hikayene
Yaktın canımı
Çok büyük bir bedel ödettin
Aslında çoktan beri beklediğin gülümseyiş bendim
Sen geç kaldın
Şimdi bilsen kimlerin uygunsuz elleri dolaşıyor aramızda
Şaşırdım hüznümü nereye bıraksam
Mucize beklediğimi de biliyorum
Bir sonbahar kimliğinde
Egemenlik sürüyorsun bende
Mutluluktan bahsetmek istiyorum
Acıyor kelimeler
Adını saklıyorum en ketum sırdaşımdan
Aklıma gözlerin düşer
Gülüşün yüreğime
Seni ya /saklıyorum kendime
Gecenin çok ötesinde bir vakit
Beni yiyip bitiren bu süreçte
Aklımı kurcalıyorsun
Geride kalan gelgitlere teslim yüreğim
Ve tükenmişlikten arta kalan ben
Anladım ki
Tuz yakmazmış martının sırtında denizin açtığı yarayı
Kanatsın gök yüzünü bütün yıldızlar kaysın
İkiye bölündüğüm ömrüm beni yok saysın