İnsan felsefesinin bütünleşik noktasını oluşturan eğitim; zamanın ruhuna uygun değerler bütünü, birikimi ve tecrübeleri ışığında, gelecek nesilleri yarınlara ulaştırmayı amaç edinen dinamik bir süreçtir. Eğitim bütün ideolojik anlayışların üstünde milli bir şahsiyet inşa etmek ve o şahsiyetlerden oluşan güçlü bir toplum oluşturabilmek için hayati öneme sahiptir. Güçlü Türkiye’nin gelecek iddiası doğrultusunda eğitimin Türkiye Yüzyılı’nın habercisi olduğu idrakiyle zihin formasyonumuzda gerçekleştirilecek olan her bir yeniliğin pragmatik değil müreffeh, maddeci değil ruhsal aydınlanma, muhteris değil insan gerçeğine dayalı amaçlar etrafında şekillenmesi ise oldukça önemlidir. Bu minvalde, Türkiye Yüzyılı eğitim anlayışına yönelik oluşturulan bütün yenilikler; nesillerimizi yüzyılların ötesine taşımayı amaç edinen, modern hareket kabiliyetlerini yarınlara taşıyan, ülkü sahibi, eleştirel düşünebilen, yalnızca medeniyete uyum sağlayan değil etkin olarak medeniyetin gelişmesinde rol oynayan bilge nesilleri işaret eden bir anlayıştır. Türkiye’nin medeniyet fikrinin ve milli kültür değerlerinin sarsılmaz temelleri olan Anadolu irfanı ve ikbali de Türkiye Yüzyılı vizyonu içerisinde maarif çağını muştulayan unsurların başında yer almaktadır.
Köklü medeniyet değerlerimiz ekseninde oluşturulan eğitim politikalarımızın temel ölçütleri; ahlâk, erdem, milli ve manevi değerlerimizi koruyan, insani değerleri yücelten, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş nesiller yetiştirmek üzerine kuruludur. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; milletimizin genç dimağlarını, kadim kültür ve tarihlerinin somut tezahürleri ile birlikte yarınlara taşıyıp onların istikbal yürüyüşlerini güçlendirecektir. Ontolojik, epistemolojik ve zamansal bütünlük sağlanarak gelecek nesillerimizin mutlak bir medeniyet ve tarih bilinci içerisinde zamanın ruhuna kendi ruhundan bir sûr üflemesi ise kurucu eylem olarak kendini gösterecektir. Çağın uygarlık anlayışı; kültür ortamları ve teknolojinin uçsuz bucaksız olanaklar dünyasının evrensel ölçeğe taşındığı dikkate alınırsa; Türkiye Yüzyılı, merkeze sonradan dâhil edilen üst akıl formasyonundan, merkezi kendisi kurgulayan ve gerekli beşeri donanımı kendi üreten ve devam eden üst devlet aklı formasyonuna dönüşecektir. Dolayısıyla Türkiye Yüzyılı, medeniyetin kurucu dinamiklerini işlevsel hâle getirerek milletimizin genç zekâlarını hak ettikleri katılımcılık ve adil yaşama kültürüne daha da yaklaştırmış olacaktır. Başka bir deyişle kültürümüzün özündeki insan gerçeği ve özgün medeniyet metodolojisinin bir ışığı olan Türkiye Yüzyılı; Mehmet Akif’in “Asım’ın Nesli” ndeki direniş ve çevikliği, Sezai Karakoç’un “Taha” sında ise dirilişi yarınlara ileterek ruhi bir eklemlenme fırsatı sunacaktır.