EV SAHNESİ
Baba- Hanım, ben cepheye gidiyorum sağlıcakla kal. Çocuğumuza ve anneme iyi bak.
Zuhal- Ama bey, biz sensiz nasıl geçineceğiz, nasıl doyacak bu çocuğun karnı?
Baba- Allah’tan ümit kesilmez. Derdi veren Allah dermanını da verir. Sen çaresizliğe kapılmayasın.
Zuhal- Tamam bey, içim hiç rahat değildir bilesin. Dikkat et kendine.
Zuhal- Allah’a emanet ol Bey
(Zuhal ile Muhsin sarılır, Muhsin gider. Kadın cebinden mendil çıkarıp gözyaşlarını siler.)
Fikri- Artık ağlamayasın Esma.
Esma- Nasıl ağlamayayım Bey, ne yapacağım sensiz?
Fikri- Vatan beni bekler.
(Sarılırlar. Fikri gider. Esma Zühal'in yanına gider.)
Zuhal- Ağlama bacım, çok zor biliyorum.
Esma- Sen kimi uğurladın?
Zuhal- Ben de eşimi uğurladım.
(Bir kenara otururlar.)
Esma- Evde bekleyenin var mı?
Zuhal- Hasta annem ve kızım var. Peki ya senin bekleyenin var mı?
Esma- Benim de küçük bir oğlum var.
Zuhal- Ben bugün cepheye mermi taşıyacağım. Sen de oğlunu benim anneme bırak beraber gidelim.
Esma- Tamam abla dediği gibi olsun.
( Esma ile Zuhal eve gider.)
EV SAHNESİ
Zuhal- Aman Mihriban Ana çocuklara göz kulak olasın. Biz cepheye mermi taşımaya gidiyoruz.
Mihriban- Ama kızım evde hiçbir şey yok. Çocuk acıkırsa ne yedireyim?
Zuhal- Ana, siz beni bekleyin. Gelince ben hallederim.
Esma- Şimdiden Allah razı olsun, sağlıcakla kalın Mihriban Ana.
(Ayşe koşarak annesinin yanına gider.)
Ayşe- Ana bizi bırakıp nereye gidiyorsun?
Zuhal- Cepheye gidiyorum kızım, Esma ablanla mermi taşıyacağız.
(Zuhal Ayşe’ye sıkı sıkı sarılır.)
Ayşe- Tamam ana, seni bekleyeceğim.
Zuhal- Tamam kızım aklın bende kalmasın, babaanneni üzme.
CEPHE SAHNESİ
Esma- Haydi Zuhal, şuradan mermi sırtlayalım.
(Mermileri sırtlanırlar re yola koyulurlar.)
Esma- Hava çok soğukmuş.
Zuhal- Evet gerçekten çok soğuk, Allah bütün askerlerimizin yardımcısı olsun. Bu karda kışta bizim için ve vatanımız için savaşıyorlar. Allah hepsine güç ve kudret versin.
Esma- Âmin ablacım, gerçekten çok zor.
(Cepheye ulaşırlar ve mermileri bırakırlar.)
Zuhal- Gel Esma, biraz soluklanalım.
Esma- Abla yanımda su vardı, ister misin?
Zuhal- Sağ ol Esma, gerek yok.
Esma- Acaba kocalarımız şu an ne yapıyorlar?
Zuhal- Bilmiyorum ama umarım iyilerdir.
Esma- İnşallah.
Zuhal- Ne dersin Esma, postaneye gidip baksak mı? Belki bir haber vardır.
Esma- Olur abla, gidelim. Ben de merak ediyordum zaten.
(Kalkarlar ve yola koyulurlar.)
EV SAHNESİ
Ayşe- Babaanne! Ben çok acıktım, yiyecek bir şey yok mu?
Mihriban- Dayan kızım, annen gelince bir şeyler hazırlayacak.
Ayşe- Babaanne ben babamı özledim. Sence babam geri gelebilecek mi?
Mihriban- O nasıl söz? Tabii ki gelecek yavrum. Sen bol bol dua et. Hem çocukların duası kabul olur.
Ayşe- Tamam babaanne.
POSTANE SAHNESİ
Zuhal- Acaba haber var mı?
Esma- Bakayım abla hemen.
(Esma bir mektup alır.)
Esma- Bana bir mektup gelmiş ama senin adına hiç mektup yok.
(Zuhal üzülür. Esma içinden mektubu okur.)
Zuhal- Ne yazıyor mektupta?
Esma- Fikri bana yaralandığını ve geri döneceğini yazmış.
Zuhal- Üzüldüm. Muhsin’imden haber gelmedi. Acaba başına bir iş mi geldi?
Esma- Aklına kötü şeyler getirme. Vakit bulamamıştır mektup yazmaya.
Zuhal- Eğer başına bir şey gelirse kahrolurum.
Esma- İstersen ben Fikri’ye sorayım senin beyini.
Zuhal- İyi olur, sağ olasın Esma.
Esma- Ne demek abla.
(Ayrılırlar aradan birkaç gün geçer.)
EV SAHNESİ
Zuhal- Aradan kaç gün geçti hala haber yok.
Mihriban- Ah kesin başına bir şey geldi oğlumun. Belki de kara toprak oldu.
Zuhal- Ağzından yel alsın ana. Hayırlı haber alacağız inşallah.
(Kapı tıklatılır. Ayşe kapıyı açar.)
Fikri- Selamun aleyküm.
Zuhal- Aleyküm selam, var mı haber?
Esma- Valla abla seninkinden haber yokmuş.
Mihriban- Oğlum, Oğlummm! Kim bilir neler geldi başına.
Fikri- Sakin ol teyzecim, illaki haber alırız.
Zuhal- Ya haber alamazsak o zaman ne olacak?
Esma- Olmadı mektup göndeririz abla.
Mihriban- Bir mektupla olacak iş mi bu? Benim oğlum kayıp.
Fikri- Teyzecim seni anlıyorum ama elimizden bu kadarı geliyor.
Esma- Neyse bize müsaade, sağlıcakla kalın.
(Fikri ile Esma çıkar, Ayşe koşarak içeri gider.)
Zuhal- Neyse anne biz de yatalım. Sabah ola hayır ola.
Mihriban- Tamam kızım, artık bu acıyla nasıl uyunacaksa.
(Aradan bir gün geçer.)
Mihriban- Zuhal kalk, kız yok!
Zuhal- Nasıl yok ana? Bu soğukta nereye gider?
Mihriban- Oturacağına kalk kızı arayalım. Bir çocuğa sahip çıkamadık.
(Kapıya yönelirler. O sırada Esma ve Fikri gelir.)
Esma- Dışarıda onlu yaşlarında bir kız ölü bulunmuş.
Mihriban- Benim torunum kayıp, torunum olmasın.
Fikri- Kızın üstünde siyah bir kazak ve uzun etek varmış.
Zuhal- Kesin Ayşe’m bu. Onun da üstünde bunlar vardı.
(Hepsi koşarak dışarı gider.)
(Yanaklarında donmuş iki damla yaş, gözleri açık öylesine yerde yatıyordu Ayşe.)
Zuhal- Ahhh Ayşe’mm, canımmm! Ben bu acılara nasıl dayanırım. Sen yardım et Allah’ım!