MEDENİYETİMİZDE ATLARIN ÖNEMİ


MEDENİYETİMİZDE ATLARIN ÖNEMİ

Bu metinde dünyanın en asil, cesur ve sadık hayvanlarından biri olan atlar, atların özellikleri, Türk kültüründe atların önemi hakkında bilgiler öğreneceğiz. Öncelikle atların genel özelliklerini öğrenelim.

Atgiller familyasına ait otobur, toynaklı, memeli bir hayvandır. Arap, Ahal teke, Endülüs, İngiliz atı en çok bilinen at türleridir. Yetişkin erkeğine aygır, dişisine kısrak, genç atlara tay denir. Ortalama ömürleri 25-30 yıldır. Ayaklarını kilitleme özellikleri sayesinde ayakta uyuyabilirler. Yalnız olan bir at, içgüdülerinin tehlike uyarısı nedeniyle derin uyuyamaz. Atın en yavaş, normal yürüyüşüne “adeta”, iki çapraz ayak havadayken diğer ikisinin yerde olduğu, sadece kısa bir an için dört ayağının da havada olduğu yürüyüşe “tırıs” adı verilir. Üçayak vuruşlu yürüyüş olarak da bilinen, atın bir ayağı onu ileri doğru iterken diğer ayakların ileri doğru hamle yapması sonucu oluşan “kenter” ya da “eşkin”, atın güç alarak gövdesini ileri atmasıyla vücut bir an havada asılı kaldıktan sonra, ön ayaklarının üstüne sırayla düşmesiyle oluşan atın en hızlı yürüyüş şekline “dörtnala” denir.

Türklerde atın önemi hakkında konuşacak olursam, Türkler atı ilk evcilleştiren ve askeri alanda kullanan millet olmuşlardır. At kutsal sayılmış, günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Hatta
Türkmenistan’da Ahal teke atlarıyla ilgilenen özel bir kurum vardır. Halk arasında bu kuruma “At Bakanlığı” da denmektedir. Bu yönüyle Türkmenistan At Bakanlığı’na sahip olan tek ülkedir. Atların sadece gücünden değil etinden sütünden de yararlanılmıştır. Mesela Türklerin ilk içeceklerinden kabul edilen Kımız’da at sütü kullanılır. Anlayacağımız üzere atların kültürümüz için büyük bir önemi vardır.

Kültürümüzde bu kadar yer edinen atlar elbette edebiyatımıza da konu olmuştur. Mesela Kaşgarlı Mahmut, Dîvân-ı Lugâti’t Türk’te “Kuş kanadıyla, er atıyla" der ve “At Türk’ün kanadıdır.” ifadesini kullanır. Halk ozanımız Dadaloğlu, At türküsünde

"Yalancı dünyaya geldim geleli
Bir atı severim bir de güzeli
Değip on beşe de kendim bileli
Bir atı severim bir de güzeli"

dizelerinde bu dünyadaki en sevdiği iki şeyden birinin at olduğunu belirtmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel,

"Bir gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor
Asrın baş eğdi sandığı at şaha kalkıyor"

dizeleriyle, milli mücadelede şahlanan Türk milletini ata benzetir. 
Necip Fazıl Kısakürek “At’a Senfoni” adlı eserinde, “Kahramanların yüreğini kurşun gibi eritip suya dökecek olursanız, ortaya çıkacak şekil attır.” der. Tabii ki sadece yazılı eserlerde değil ortak kültürümüzün bir ürünü olan atasözlerinde de ata çokça yer verilmiştir. Örnek olarak bir işin gidişatının işin başındaki kişinin çabasına ve tutumuna göre değiştiğini belirtirken “At, adımına göre değil; adamına göre yürür.”, ata bindiğin zaman onu hırpalama, indiğin zamanda yemini, suyunu unutma anlamındaki “Ata binersen Allah’ı, attan inersen atı unutma.”(...)

Bir atın ölümünden sonra bile onun koştuğu meydan hatırlanır; benzer şekilde, yiğit bir kişi öldüğünde de onun adı ve şanı yaşar anlamındaki “At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.” gibi birçok atasözü bulunmaktadır.

At kelimesi Türkler için sadece bir canlının adı değildir. Onlar, Atilla Roma’ya diz çöktürürken de, Sultan Alparslan Anadolu kapılarını Türklere açarken de, Fatih Sultan Mehmet “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.'" hadisiyle, alınması hayal gibi duran İstanbul’u alırken de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları bir kahramanlık destanı olan Milli Mücadele’yi başlatırken de atlar, her zaman sahibini sırtlamış, onlara en iyi yoldaş olmuşlardır.


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı