HİKMET KAPILARI


HİKMET KAPILARI

Düşünce tarihinde pek çok filozofun dile getirdiği gibi birey eğitim yoluyla insan olmaktadır. Fıtratı gereği bazı yetenekleri özünde barındırarak doğar insan. Yeteneklerin işlenmesi, yeni bir form kazanması, ancak eğitim yoluyla mümkün olmaktadır. Bu da insanın kendi başına gerçekleştirebileceği bir şey değildir. Bu durum karşılıklı iletişimi ve bilgi öğrenimini mecbur kılar. Toplumun devamı için insanların belli niteliklere sahip olması gerekir. Bir devletin asırlarca yaşaması toplumun eseri olduğu gibi asırlık devletlerin yıkılması da yine toplumun eseridir. Bir devleti yaşatmak, kurmaktan daha güçtür. Bunu da eğitimle sağlayabiliriz. Eğitimin temel kaynağı öğretmendir. Öğretmenin bilgisini aktarması için toplumun bir parçası olması gerekir. Öğretmenler asırlık devletlerin mimarlarıdır.
Ebeveynlerimiz bizim ilk öğretmenlerimizdir. İnsanoğlu dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren bilinci olmasa da etrafını tanıma arzusu içerisindedir. Zaman geçtikçe bu istek bilinçli öğrenme faaliyetine dönüşür. İlk bilgileri öğretmen ebeveynlerinden edinmeye çalışır. İnsan büyüdükçe kendisine bilgi edinebileceği bir çerçeve oluşturur. Bir çerçevenin oluşabilmesi uygun bir çevreye ve buna katkı sağlayacak bir topluma bağlıdır. Toplumun yetkin bireylerden oluşması da öğretmenler sayesinde olacaktır. Bir devletin geleceği temelde çocuklarına verilen eğitimin türüne bağlıdır.

Eğitim toplumun kalkınmasında önemli ve etkin bir faktördür. Eğitim, çocuklara geçmişini sunmakta, şimdiki zamanın oluşturulmasını sağlamakta ve geleceklerini iyileştirmek için onları nitelik sahibi bir birey haline getirmektedir. Öğretmenliğin bir meslek olup olmadığı yıllarca tartışılmıştır. Sonunda öğretmenliğin bir meslek olduğuna karar verilmiştir. Öğretmenlik, öğreten ve öğrenenin arasında güven ve sevgi ilişkisine dayananır. Eğitim bir gönül işidir. Öğrenen kişinin zihninden önce gönlüne hitap eden öğretmen, demire şekil vermeden önce ısıtılması gerektiğinin bilincindedir. Goethe’nin de dediği gibi “İnsan ancak sevdiğinden bir şey öğrenir.”

İnsan yaşamı boyunca daima öğrenen bir varlıktır ama iki yol arasında gidip gelir. Ya öğrenendir ya da ilminin zekatını veren bir öğretmendir. İyi yetiştirilmiş bir öğretmenin amacı sadece bilgiyle doldurulmuş kafalar oluşturmak yerine, zekayla duygularını birleştirerek kişinin kendisini gerçekleştirmesini amaç edinir. Günümüzde bilgi inanılmaz bir hızla artmaktadır. İyi bir öğretmen ortaya atılan her bilgiyi anlatıp ezberletmekten ziyade bilgiyi oluşturma yöntemlerini, bilgiyi aramayı, bulmayı ve kullanmayı öğretir. Öğretmen toplumun davranış mühendisidir.

Bir adam, okyanus sahilinde yürüyüş yaparken telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve “Nîçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?” diye sorar. Topladıklarını denize atmaya devam eden kişi; “Yaşamaları için.”  yanıtını verince adam şaşkınlıkla, “İyi ama binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok! Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?” der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi: “Bak onun için çok şey değişti.” karşılığını verir. Doğan Cüceloğlu’nun ifadesiyle, “Öğretmen olmak, bir cana dokunmaktır.”

Devletimizin yüzüncü yılını görebildiysek yüzyıl sonrasını düşünmeliyiz. Yeni bir nesil yetiştirdiğinin bilinciyle hareket eden Türkiye yüzyılının mimarı öğretmenlerimize önemli görevler düşmektedir. Birbirinin kopyası öğrenciler yetiştirmek yerine her biri ayrı bir dünya olan seksen beş milyon insanın çeşitli niteliklerini ortaya çıkarmalıdır. Her biri farklı olan o insanlara aynı devlet yolunda birlik olmayı öğrettiler. Bugün bu toplum, devletinin asırlık oluşunu kutlayabiliyorsa bunu toplumun gücü olan nitelikli öğretmenler tarafından yetiştirilmiş bireyler sayesindedir. Öğretmen toplumun aynasıdır. Güzel bir toplum oluşturmak birebir örnek olduğunun bilincinde olan toplumun mimarı öğretmenlerimiz sayesindedir.


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı