Ayşe küçük bir kız çocuğu, cennet kokulu.
Saçlarında ince gevşemiş örgüler…
Evinde küçük bir soba, sönmüş.
Ayaklarında yırtık kırmızı pabuçlar…
Ayşe bir gece ansızın bir ses duyar.
Küçük kalbi korkuyla atmaya başlar.
Nedir bu ses?
Bir gece ansızın Gazze’deki bu ses nedir?
Ayşe gecenin karanlığında yalnız kalır.
Nerededir annesi, babası, oyunlar oynadığı abisi?
Nerededir insanlar, mahalledeki çocuklar?
Nerededir su içtiği çeşme, kerpiç duvarlar?
Nerededir Gazze?
Tek bir şey kalır Gazze’den geri.
Babasının yaş gününde aldığı balon, kırmızı renkli.
Minik ayakları ile attı bir iki adım ileri.
Aldı eline balonu huzur doldu küçük kalbi.
Siyah adamlar geliyor, bir dertleri var.
Ellerinde silah var, camlara sıkıyorlar.
Ne istiyorlar Ayşe’den, kırmızı balonundan?
Ne istiyorlar çocukların gülümsemesinden?
Bir de asker deniyormuş şu soysuzlara;
Sivilleri vurup öldürüyorlarmış, ayırt etmeden.
Bombalıyorlarmış evleri, biber gazı sıkıyorlarmış.
Birden şiddetli bir rüzgâr…
Ayşe balonu sıkı sıkı tutar.
Ama dayanamaz, balonun ipi kopar.
Balon Ayşe’nin elinden kaçar.
Ne uğruna ölüyor çocuklar!
Ne uğruna yetim kalıyorlar!
Şimdi Ayşe’nin balonu göklerde,
Ayşe de onunla birlikte…
Allah’ım nedir bu hınç nefret?
Neden bunu yapıyorlar masum çocuklara?
Daha ona kadar sayamazken
Neden başlarına yüzlerce mermi?
Neden?