Yazı yazmayı harflerle tanıştığından beri çok seven bir kız vardı. İçinde kalmasını istemediği ama birileriyle paylaşmaya da cesaret edemediği sırlarını o kız kâğıtlarla paylaşırdı. Bir yaz günü hayatında bir şeyleri değiştirmek isteyen bu kız darmadağın, bölük pörçük, savrulmuş olan duygularını ve sırlarını bir deftere toplamak istedi. İçinde kendi kendine konuşurken sorduğu soruları günlere dağıtarak gelecekteki kendine saklamak istedi. Başladı da. Çok da büyük olmayan odasında masasına oturdu ve kendince yeni bir seriye başladı. Her güne bir soru sorarak yanıtlarını yazdığı deftere de kendince bir ad taktı: Sevgili soruları yanıtlayıp hayatımı ve fikirlerimi anlatacağım defter. Ama hayatındaki hiçbir şey asla planladığı gibi gitmeyen bu kız, her zamanki gibi sürprizlerle karşılaştı. Hayatın hiç de komik olmayan sürprizlerine karşın sadece iki sayfa yazdı. Sadece iki soru yanıt alabildi: Kimdi ve kim oldu?
Bugünün sorusu ve ilk sorumuz kısa bir soru: Ben kimim? Ceylan ben. Çok iyi bir öğrenci, anlayışlı bir arkadaş, harika bir kardeş, yetersiz ama iyi görünen bir evlat mı? Ben bu hâle ne zaman geldim? Ben doktor olmak için can atmıyor muydum? Ben ders çalışmayı çok seviyordum. Ne oldu da değiştim? Ben kimim? Arkadaşlarının sonsuza kadar onunla kalacağını düşünen, günde en az altı saat çalışan, mutlu ve habersiz, çok iyi bir okula gideceğini düşünen kız mıyım? Ben iyi bir yer kazanamamasına rağmen şöhreti sarsılmayan, pandemi olmasına rağmen çok çalışan, aktif ve dikkat çeken okul birincisi kız mıyım? Ben zirvede manzarayı izlerken ayağı kayıp düşen, çizikler ve kesikler almasına rağmen hiçbir dala tutunamayan, yalnız, sessiz, depresif, umudunu usulca kaybeden, herkesi aydınlatan ama pili bitmek üzere olan bir fener, yere çakılmış ama beyni yaşamaya devem eden, duyguları ölmek üzere olan, yardım bekleyen ama sesi çıkmayan kız mıyım? Ben kimim? Ben doktor olmak istemeyenim. Ben gitmek isteyenim. Ben iyileşmek isteyenim. Ve ben kaybedenim. Ben tekrar kazanacak olanım. Ben isteklerimi terk edenim. Ben sisteme yenilenim. Ben sistemi değiştirecek olanım. Ben başkaldıranım. Ben kötüyüm. Ben yorulanım. Ben düşmesine rağmen tekrar tırmananım. Ben benliğimi değiştirenim. İnsan büyüdükçe durulur, olgunlaşır. Ben büyümeden olgunlaşanım, ben erken durulanım. Ben bunun iyi olduğuna inandırılanım. Ben kayıbım. Ben eksiğim. Ben bugün herkesi kaybetsem devam edebilir miyim? Ben devam etmek zorunda olanım. Ben kim olacağım? Çok başarılı bir beyin cerrahı, ışıltılı hayatının kamera arkasında çürük bir gençlik bırakan bir doktor mu? Ben yurt dışında okumuş, yüksek lisansını yapmış çok büyük bir şirketin mühendisi mi?
Kimseye anlatamadığı parçalarını notaların içine saklayan, en çok istediğini yapan özgür bir peri mi?
Bu masaya oturmayalı çok oldu. Evimi bırakmak zorunda kalalı da çok oldu. Ben kimim sorusunun cevabı değişeli on ayı buldu. O zaman bugünün sorusu “İnsan değişir mi?” olsun. İnsan değişir mi? Ne kadar sürede değişir? Soru mu bu da? İnsan tabii ki değişir. İnsanın büründüğü kişi olmasını sağlayan bazı şeyler vardır. Bunlar değişirse insan da değişir. Çevresi, sevdikleri, sevmedikleri, inandıkları, sakladıkları, sonsuza kadar yanında olsun istedikleri, sonsuza kadar yanında olanlar ve benlikleri değişir. Hatta bu değişim için ne bir yıl gerekir ne bir ay hatta bir güne bile ihtiyaç olmayabilir. Bir anda değişir insan. Öğrendiği tek bir şeyle, karşılaştığı biriyle, okuduğu dizeyle, gökyüzüne bakıp gördüğüyle bir bakar doğrular yalan, yanlış olmuş; her şey tepe ve taklak. Pişmanlıklar değiştirir insanı. Anı kutusu yapar ve pişman olur. O kutuyu açıp baktığı onca anı ve insan omuzuna pişmanlık olup yüklenince değişir. İstekler değişir. Başarının, paranın, şöhretin ve statünün yerini sevgi, sağlık, sessizlik ve sükûnet alır. En sevdiğin değişir, en sevdiğin de gider, değişirsin.
Korkularını değiştirirsin. Karanlıktan kaçarken döner ona sığınmaya başlarsın. Yatağının altındaki canavardan korkarken birden dost olursun, sırlarını paylaşırsın. Canavarlarla arkadaş olursun. Önceliklerin değişir. Korkuların önceliklerinin önüne geçer. En sevdiğini sonsuza kadar kaybetme korkusu tüm önceliklerinin üstünü karalar. Zaafların değişir. Eskilerin zaaf olmaktan çıkar, bir ize dönüşür. Seni takip eden bir gölgeye dönüşür. Hâlâ zaaftır bir yandan ama değilmiş gibi yaparsın çünkü senin gölgelerini göremezler. Okulu, notları, öğretmenleri çok önemsersin; onların umurlarında bile olmazsın. En büyük derdin bu saçmalıklarken kendini birden ameliyat kapısında beklerken bulursun, en sevdiğinin savaşını beklersin. Gece ikide en sevdiğin binlerce kilometre uzaklıkta hayatıyla savaş verir, sen uçağını beklersin. Kabullenirsin, ölüm hep yanı başımızda ve bir nefes kadar yakın. Zamanla neşeni kaybedersin. Eskisi kadar komik olmadığın için hiç gitmesini istemediklerin tarafından terk edilirsin. Uğruna şiirler yazdıkların da giderler. Yapayalnız olmak nedir, dibine kadar öğrenirsin. Pes edersin, çökersin, dibi görürsün hatta batarsın ve yüzme bilmiyorsundur. Yeni insanlar tanırsın ama asla eskisi gibi olmaz. Güvenemezsin. En kötüsü de seni bir köpekmiş gibi ortada bırakanları özlersin. Öz saygını kaybedersin. Nefret etmeyi unuttuğun an gücünü kaybettiğin andır. Gücünü kaybedersin. En huzurlu anında bile yaptığın tüm hatalar tekrar tekrar oynar perdede. Geçmişi özlersin. Geçmişin gelecekten daha çok umut vaat ettiğinde kaybedesin. Kafanı koparıp atmak istersin düşüncelerin sussun diye, susmazlar. Özlersin, çok özlersin, geçmişinden ziyade çoktan yaşanıp bitmiş ve asla geri gelmeyecek anılarını… Yaşanmışları yaşanacaklara tercih etmekten daha aciz ne vardır ki? Umut biter, sevgi biter, hayaller gider. Hissizleşirsin. Yıllar almaz belki bir yılı, ama birkaç ayda her şey olur ve biter. Paramparça… Tam anlamıyla bir enkaz… Garip olan bu yıkıntı hâlâ harika görünüyor. Çocukluğum bana çok kızıyor. Özür dilerim ama gerçek değişmiyor, zaman en iyimizin bile düşmanı çünkü zaman gerçekleri gösteriyor. İşte tüm bunlar olduğunda değişmezsin de ne olur? Gerçekleri görmeyi kabul ettiğinde değişirsin. Adın değişir, kimliğin değişir. Benim tarihim geçti, atılmak için dolapta bekliyorum. Atılmazsam zehirlerim. Zarar veren ve bozuk olanların yalnız olmasının başka ne sebebi olabilir değişimden başka?
GÜNCE
GÜNCE
Etiketler:
POPÜLER YAZILAR
-
Sina Misbah Kapot 3173 KAĞIT PANTOLON
-
Kerem Can Kınay 3162 İNSAN İNSANIN KURDUDUR
-
Aleyna Kuvel 392 LIVED REALITY
-
Elif Nihal Avcı 341 TOPLUMSAL SORUNLAR
-
Yusuf Tüfekçi 300 ÖN SÖZ
-
Ecrin Sancaktutan 292 VATAN SAĞ OLSUN
-
Rümeysa Özkan 280 YABANSIZ YABAN
-
Elif Rana Kundakçı 250 BU HANGİ DİL?
-
Tunahan Yahşi 233 DÜŞÜNCE VE BEKLENTİLERİMİZ HAYATIMIZI NASIL ŞEKİLLENDİRİR?
-
İrem Ezen 201 MEDENİYETİMİZDE ATLARIN ÖNEMİ