PERILER DÜNYASI


PERILER DÜNYASI

Sofya güzel bir sabaha uyandı. Aynanın karşısına geçip kendini süzdü bir süre. Bir çığlık sesi geldi kulağına. Hemen dışarıya koştu, bir de ne görsün? Sihir küresi çalınmış! Telaşlı telaşlı Kraliçe Peri Glorya’nın şatosuna doğru uçmaya başladı. Bir yandan da sihir küresi olmadan neler yapabileceğini düşünüyordu.

Şatoya vardığında Kraliçe Glorya’nın yanına gitti. Üzgün bir sesle “Küre çalınmış Kraliçem.” dedi. “Biliyorum Sofya.” dedi Kraliçe, “Küreyi geri getirmen için seni görevlendiriyorum.” Kararlı bir şekilde başını salladı Sofya. Hızla yola çıktı. O sırada kötü cadı Kelirda, sihirli sözcüklerle küreyi güçlendiriyordu.

Sofya, Kelirda’ nın mağarasını aramaya başladı. Bunu başaracağına inanıyordu. Gökkuşağı şehrinden uzaklaştı, Pamuk Şeker ormanına doğru uçmaya devam etti. Kelirda’nın Gökkuşağı Krallığı’ndaki küreyi  çaldığını  duyan  Pamuk Şekerliler ormanı bubi tuzaklarıyla doldurmuştu. Neyse ki Sofya sihirli güçleri sayesinde tuzağa yakalanmadı. Daha önce hiç görmediği canlılar gördü, Kelirda onları lanetlemiş olmalıydı.

Sofya, bir anda kendini sarmaşık tuzağının içinde buldu. Kurtulmayı denedi fakat sihirli gücü iyice azalmıştı, Kelirda, kürenin gücünü emmeye başlamış olmalıydı. Çığlıklarını duyan orman perileri yardıma koşuptular. Ona neden burada olduğunu sordular. Sofya durumu anlattı. Orman perileri şaşırmamıştı. Kelirda’nın nerede olduğunu sordu Soyfa. Lolipop Dağı’na doğru gittiğini söyledi periler.

Lolipop Dağı’na doğru uçmaya başladı Sofya. Kanatları yorulunca yürüyerek devam etti. Dağın yarısına kadar çıkmıştı. Zorlu kısmına gelmişti artık. İnatçı kayalarını geçmesi gerekiyordu. “Hey!” diye seslendi birinci kaya. “Öyle kafana
 
göre geçemezsin.” dedi ikinci kaya. “Bilmecelerimizi cevaplaman lazım.” dedi üçüncü kaya. Birinci kaya sordu bilmecesini.
“Ev ikiye ayrılmış
Etrafa boncuklar saçılmış Bir bakalım bu ne?”
Sofya hemen cevap verdi. “Bezelye!” dedi sevinçle. “O zaman benimkini bil bakalım.” dedi ikinci kaya.
“Ayağı yok kaçar Kanadı yok uçar Bil bakalım bu ne?”

Sofya bu sefer düşündü, düşündü ama bulamadı. Umutsuz bir halde geri dönerken, kafasında bir ışık yandı. “Tabii ya, bulut.” dedi zıplayarak. Üçüncü kaya, “Aferin zeki kız, gidebilirsin.” dedi.
Mutlu bir şekilde yoluna devam etti Sofya. Sonunda dağın zirvesindeki mağaraya ulaştı. Burası
 
Kelirda’ nın mağarası olmalı! Nefesini tutup pat diye içeri girdi. Ama burası Kelirda’ nın mağarası değil, Oz Büyücüsü’ nün mağarasıydı. Sofya’yı geç fark eden büyücü, “Neden buradasın?” diye sordu. Sofya, “Sihir küresi…” dediği anda büyücü, “Anlaşıldı.” diyerek lafı kestirip attı. “Siz hep böyle misiniz? İnsanları umursamadan somurtkan mı davranırsınız?” dedi Sofya, öfkeli bir ses tonuyla.

Büyücü Sofya’yı dikkate aldı. Anlatmaya başladı: “Bir zamanlar büyücülerin yaşadığı Şirin kasabasında yaşıyordum. Mutlu bir çocuktum. Ta ki köyümüze Kelirda gelene kadar. O kendini diğer çocuklardan üstün görür, herkesi küçümserdi. Zaman geçti büyüdük, genç olduk. Hepimiz yardımsever, hoşgörülü, sevecendik. Oysa Kelirda kin doluydu. Büyüdükçe kötülük onu kör etmişti. Okulda başarısızdı, büyü yapamıyordu. Bu onu daha da sinirlendiriyordu. Ve bir gün hayatımız karardı. Kelirda’nın içinden bir canavar çıktı. Her şeyi yerle bir etti. Ancak onun yaptığı sihir değil, lanetti. O bir büyücü değil cadı olmuştu. Hepimizi yurdumuzdan kovdu, orayı kendi krallığı ilan etti. Ne yapacağımı bilemedim. Uzun uğraşlar sonucu burayı buldum.”

Mahcup bir sesle “Üzgünüm böyle şeyler yaşadığınızı bilmiyordum.” dedi Sofya. Büyücü güldü ve
 
avucunun içine bir şişe bıraktı. “Bu görünmezlik iksirini al, Kelirda’ yla mücadele ederken lazım olur.” dedi. Sofya mağaradan ayrıldı.

Sofya, büyücünün tarif ettiği Keder Nehri’ne doğru yola koyuldu. Zar zor nehre vardı. Ayakları çamur içindeydi. Efsaneye göre bu nehre bakan herkes yansımasını gördüğü an kederle dolarmış. Sofya bu efsaneye inanmıyordu. Göle doğru eğildi. Hiçbir şey olmadı. Avuçlarıyla bir yudum su içti. Bir anda nehir köpüklendi ve içinden dev bir ejderha çıktı. Yoksa efsane gerçek miydi? Çığlık atarak kaçmaya başladı. Ejderha iki parmağıyla Sofya’yı tutup havaya kaldırdı. Göz göze geldiler. “Dur ne olur, beni yeme, Kelirda’yı yenmeliyim, hem benim tadım kötüdür.” diye yalvardı Sofya. “Sen niye buradasın?” diye sordu ejderha. Kekeleye kekeleye anlattı başından geçenleri. “Peki cesur kız.” dedi ejderha, “Sana yardım edeceğim.” Bunu duyunca sevinçten havalara uçtu Sofya.

Ejderhayla yola çıktı Sofya. Ve Kelirda’nın sığınağına geldiler. İçerisi karanlıktı. Sofya, meşalelerden birini ejderhaya uzatıp yakmasını istedi. Meşale yanınca her yer aydınlandı. Önlerine iki kapı çıktı. “Ne yapacağız?” dedi Sofya. “Kelirda’yı bulmak zor olacak.” dedi ejderha. “İkiye ayrılmalıyız.” dedi Sofya. “Başımın çaresine bakarım ben, fakat sen…” dedi ejderha. “Ben usta bir periyim, kraliçe neden beni seçti sanıyorsun, ayrıca bende görünmezlik iksiri var.” dedi Sofya. Ejderhayı ikna etti sonunda.

Korkmuş bir halde ilerliyordu Sofya. Mağara kötü kokuyordu. Etraf böcek kaynıyordu. “Kelirda burada nasıl yaşıyor.” diye mırıldandı. Bir odaya girdi. “Merhaba Sofya” diye korkunç bir ses geldi ardından. Geri döndü, bir de ne görsün, Kelirda bir canavara dönüşmüştü. O kadar güçlüydü ki ne yaparsa yapsın onu alt edemiyordu. Kelirda Sofya’yı köşeye sıkıştırtı. Sofya’nın kaçacak yeri kalmadı. Ejderha bir anda geldi ve Kelirda’ yı yakaladı. Ancak Kelirda o kadar güçlüydü ki ejderhayı da savurup attı. Sofya tam o anda cebindeki görünmezlik iksirini içti. Bir anda görünmez oldu. Hızla masanın üzerindeki küreyi kaptı. Boynundaki kolyeyi çıkarıp ucundaki taşı küreye sürttü. Küreyi Kelirda’ nın ellerine verdi. Kelirda küreye hapsoldu. Ejderha sevinç çığlıkları attı.

Artık Kelirda yoktu. Sofya gururlu bir şekilde evine döndü. Kraliçe Glorya Sofya’yı şövalye ilan etti. Ejderha artık Sofya’nın arkadaşıydı. Kelirda yoktu.


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı