KARANLIKTA SAKLANAN KORKU


KARANLIKTA SAKLANAN KORKU

O gün okuldan döndüğümde kendimi yorgun hissediyordum. Çantamı bir kenara fırlatıp yatağıma uzandım ve gözüm yatağımın başlığındaki küçük düğmelere takıldı. Onlara bakarken bir süre dalıp gittim, sonra gözüm saate kaydı. İstemeden yatağımdan kalkıp mutfağa doğru yürüdüm. O an aslında sıradan bir gündü ama bu sıradanlık birazdan yerini hiç beklemediğim bir korkuya bırakacaktı. Mutfağın önüne vardığımda kapının kapalı olduğunu fark ettim. Normalde kapatmazdım ama alışkanlıktan kapattım diye düşündüm. Kapıyı açıp içeri girdim. Hiçbir şey yoktu. Daha doğrusu beklediğim gibi anormal bir şey yoktu. Kendime hızlıca bir sandviç hazırladım ve odama çekilip yemeye başladım. Bir süre sonra midem bulanmaya başladı. Sandviçin ekmeği şekerli olduğu için fazlasını yiyemedim ve onu kaldırıp yazılılara çalışmaya koyuldum.
 
Yeterince çalışmıştım. Sonunda rahat bir uyku çekecektim. Silgi tozu ve fosforlu kalem lekesi barındıran masamı temizledim. Sonrasında elimi çabuk tutup bir de duş alayım dedim. Demez olaydım. Duşa girdiğimde dış kapıdan sesler gelmeye başladı. Su sesinin hiddetinden zorla duyulan zorlama sesleri kulağıma gelmişti. Evde tek yaşıyordum ve kimse bu sokakta benim evime uğramazdı. İçimdeki ürpertiyle suyu kapatıp bornozumu giydim. Lavabonun kilidini hafifçe araladım. Dış kapıya doğru ilerlerken ıslak boynumun sıcak terler dökmeye başladığını fark ettim. Dış kapıya doğru yaklaştım. Delikten bakmaya korktuğum için dış kapının yanındaki portmantonun rafından küçük falçatamı elime aldım. Ve bir anda dış kapıyı açtım. Stresten bayılacak gibi oldum. Çünkü dışarıda kimse yoktu. Ama ses  duyduğumdan  emindim,  paranoya yaptığımı düşünüp kapıyı kapattım. Terlediğim için elimden kayan falçatayı yerden alıp yerine koydum. Duşa geri girecektim. Lavaboya girip kapıyı geri kilitledim. Gözlerim istemsizce duşakabinin raflarına kaydı. ... Ölecek gibi hissettim. Gördüğüm şey karşısında küçük dilimi yutacak gibi oldum. Duşakabinin raflarında bir heykel vardı. Yunan heykeli... Hemen ardından gözlerime bir karaltı indi. Ama bunu kendi bedenim değil başka bir beden yapmıştı. Ben olayın farkına varamadan ellerim bağlanmaya başlamıştı. Bağırmak istedim ama sesim çıkmadı. Tam o sırada anladım o haksız yere öldürülen, katledilen kadınları. Anladım neden seslerinin çıkmadığını. Kendimi o kocaman ellerden kurtarmaya çalıştım. O anki o korku tarif edilemezdi. Sonunda göz göre göre kaçırıldığımın farkına vardım. Bir anda avazım çıktığı kadar bağırdım. Açıkçası bağıramadım. Çünkü ağzım çok sıkı bağlanmıştı. Ve sesimi ancak ben duyabiliyordum. Kolumdan zorla çekiştirmeye çalışan adamın yüzünü iki üç saniyeliğine bile olsa gördüm. Siyah beyaz karışık renk top sakallı, iğrendirici bir gülüşü olan hafif kel bir adamdı bu. Yüzündeki o iğrenç gülüşü iyice sinirlendirmişti beni. O an birkaç saniyeliğine resmen gözüm döndü. Adama ayaklarım ile bir tekme attım ve dış kapıya koşmaya başladım. Yere yığılan adamın çığlıkları adeta bir ecel şarkısı gibi geldi kulağıma. Dış kapının yanındaki portmantoya koştum ve küçük falçatayı elime aldım. Ellerimdeki ipleri kesip dış kapıyı açtım ve dışarı kaçmak için koştum. Ta ki o iğrenç adamın Yunan heykeli ile kafama vurduğu âna kadar...

Gözlerimi açtığımda bir otel odasındaydım. İçinde yattığım yatağın nevresimleri ter içindeydi. Adeta bir göletin içinde yatıyordum. Hemen sonra çalan alarmın sesi ile irkildim. İşte o an anladım olup biteni. Kâbus görmüştüm. Hem de korkunç bir kâbus. Evimden uzak kalmak bana iyi gelmemişti. Son zamanlarda okuduğum fantastik polisiye kitapların dozajını galiba bir tık abartmıştım. Tamamen ayıldım ve yüzümü yıkamaya gittim. O gün o otelden ayrıldım ve evime geri döndüm. Aslında bu kâbus bana bir ders olmuştu. O önemsemediğimiz ve biz önemsemedikçe artan kadın cinayetlerinin ciddiliğini anlamamı sağlamıştı bu kâbus. Üşendiğimiz ve gereksiz bulduğumuz isyanların önemini anlamıştım. Bir daha da unutmayacaktım. Hiçbir zaman...


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı