ODAYI SARAN KOKU


ODAYI SARAN KOKU

Muhammet Ali ve Yunus aynı mahallenin çocuklarıydı. İkisi de aynı ev yemeklerini yer, aynı oyunları oynardı. Aynı kaldırıma basardı ayakları aynı okula giderken. Bu kadar aynılığa rağmen farklı iki karakterdi Muhammet Ali ile Yunus. Yunus hareketlilikten hoşlanır, sessizliği sevmezdi. Muhammet Ali ise ortamların ağırbaşlı çocuğuydu. Biri ona soru sormadan asla ağzını açmazdı. Kitaplarla baş başa kalmayı, dakikalarca pencereden sokağı izlemeyi pek severdi.
Muhammet Ali bir gün ayracını kitabının arasına sıkıştırarak kalktı oturduğu yerden. Annesinden telefonu istedi, Yunus’un annesinin numarasını buldu. Emine teyze telefonu açtı:
Alo, nasılsın Nursel?

Şey, ben Muhammet Ali. Emine teyze, babam bugün balık tutmaya gidecek. Yunus da bizimle gelebilir mi?
Bir sorayım yavrum. Yunuuus…
 
Yunus, Muhammet Ali’nin davetini seve seve kabul etmişti. Çizmelerini ve yağmurluğunu yanına aldı. Rize’ydi burası, ne zaman yağmur yağacağı belli olmazdı. Arkadaşının zilini çaldı. Nursel küçük misafirini içeri buyurdu, iki dost Muhammet Ali’nin babasının işten dönmesini beklemeye başladı dört gözle. Babası gelene kadar Yunus’a okuduğu dergilerden balıklar hakkında bilgi veriyordu. Hamsi adının nereden geldiğini anlattı arkadaşına. Palamutun en leziz çeşitlerinin Karadeniz’de olduğundan bahsetti. Rize’de en güzel somonun Fındıklı’da yenileceğini de söyledi. Dülger ve barbunyanın adını ilk kez o gün Muhammet Ali’den duymuştu Yunus.
Muhammet Ali’nin babası balık tutarken ayakta beklemekten yorulan bizim tahin ile pekmez kayaların üstüne  oturmuştu  çoktan.  Güneş batıyordu yavaş yavaş. Yedikleri çekirdeklerin kabuklarını ellerindeki poşete atarken birden söze girdi Muhammet Ali:
İyi ki doğdun Yunus! Ama…
En son okuduğum kitabı sen getirmiştin bana, hatırladın mı?
Evet, “Balıkların Arkadaşlığı”.

Bugün o kitabı aldım elime. Kitabın orta sayfasında kutlama kartı ve kartın üzerinde bir tarih vardı. Tarih bugüne aitti. Kitabı hızla kapattım ve hemen seni aradım.
Elindeki çekirdekleri ambalaja geri koydu Yunus. Kollarını iki yana açarak arkadaşına sarıldı.
İki ailenin üyeleri o akşam yemekte hep beraberdi. Masada pasta yoktu, birkaç saat önce kovada çırpınan balıklar vardı ve balık kokusunun yanında samimiyet kokusu da sarmıştı tüm odayı o akşam.
 


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı