Onun için sabah kahvesi sadece bir kahve değil kendine, zihnine ve hatta kalbine ayırdığı önemli bir vakitti. Gününün nasıl geçeceğini çok da abartmadan; hayatın kasırgayla beraber getirdiği minik sürprizleri ve ezgisini düşünür, kendince bir müzikale şahit olurdu ve kahveden de çok sevdiği bir şey daha varsa sorumsuzca sevebildiği ve bunu sınırsızca gösterebildiği çiçeklerine ayırdığı birkaç dakika olurdu. Yatağının yanında bulundurduğu iki çiçeğine sınırsız sevgi ve ilgi verir, o gün nasıl hissettiğini neler yapacağını anlatır dururdu. Bazen anlatabildiği, ulaşabildiği sadece onlar olurdu. Bir tane de kedisi vardı fakat hayatının öyle karmaşık bir döneminde çıkagelmişti ki onunla yeterince ilgilenememiş ve başka birine vermek zorunda kalmıştı. Bu onun içini yakıyordu. Tabii bir de kedisine ilgi göstermeye çalışırken soldurduğu için artık yüzüne ba kamadığı en zor zamanlarda aldığı eski dostu bir kaktüs... Kendisini balkonda tutardı.
Çiçekleriyle ilgilenirken de geç kaldığını fark etti, alelacele hazırlandı ve çıktı. Otobüs durağına yürüyerek gidecekti. Bu aralar hayatı çok sıkışıktı, boğulmuş hissediyordu. Ailesi dâhil çevresindeki bütün insanlarla ilgileniyor, hepsinin annesiymiş gibi davranıyordu. Hangi arkadaşının kalp kırıklığı, sorunları olsa hep yanında durur destek verirdi. Bu fedakârlıkları onlarla çok iyi bir ilişki içinde olduğundan değil de yalnızlığı çok iyi bildiğinden yapardı hep. Çevresinin dertlerini
kendine dert ederdi çoğu zaman. Kimileri ona bencil derdi, bazen de inanırdı bunlara. Ama öyle değildi ya? Öyle değildi. Ama ne zaman bir derdi olsa hepsi yabancıydı kendisine. Hatta bazen kendisi bile yabancı kalırdı Bade’ye. Sorunlarını pek paylaşamaz daha doğrusu karşı taraf pek ilgilenmezdi. E hal böyle olunca yıpranmıştı oldukça. Zaten bu yüzdendi yola düşmesi. Uzun bir yolculuk olacaktı ve de sessiz.
Durağa gelmişti, cam kenarındaki yerini aldı ve kulaklığını taktı. Yolculuk boyunca genelde müzik dinler camdan dışarıyı seyre dalardı ve düşlere... Uzun zamandır bu seyahati beklemişti. Fotoğrafçıydı kendisi, aslında yeni birkaç fotoğraf çekme bahanesiyle bir süre inzivaya çekilmek belki de kendini dinlemek istiyordu.
Bade, aynı adının anlamı gibi aşkla yapardı işini, büyük bir tutkuyla. Kendisi baktığı her bir karede yeni bir hayat görürdü. Her anı değil bazılarını yakalar insanlığa sunardı, diğerlerini kendine saklardı. Kendine sakladığı her bir anda birini bulurdu genelde, onu da kendine saklamak isterdi. Onu bilmem ama anları güzel saklardı Bade. Sakladığı birkaç şey daha vardı Bade’nin; içindeki tutsak duygularını, heyecanını belki ama kesinlikle öfkesini, yüzündeki hafif bir tebessümle kapatırdı. Kendisi nasıl da her pencerede istediğini buluyorsa; o da bulunmak, keşfedilmek isterdi. Kalbine sakladığı birkaç kişi için öyle anlaşılmaz biri de değildi açıkçası.
Biz bunları konuşurken o çoktan geçtiği sahil yolunu seyre dalmıştı.
Deniz koyu bir renk almıştı, onun mavisi diye geçirdi içinden. Dalgalanıp köpürmesi onu hem tehlikeli hem cezbedici kılıyordu, aynı onun gibi cezbedici... Ah, yine onu düşünmeye başlamıştı. Bade sevmek için yaratılmıştı. Onun doğası gereği sevmesi ve sevilmesi gerekiyordu, başka bir şey düşünülemezdi bile. İçinden geçirdi “Zaten canan olmadan can neye yarar ki?”. Keder çöktü bir an üstüne. Eğer sevdiği hiçbir şey olmasaydı yine de sevilir miydi ki? O bir şahsı değil sevmeyi seviyordu. Daldan dala karşılıksız sevgi verip devamını beklemiyordu. Daha doğrusu bekleyemiyordu. Beklese ne yazardı ki zaten? “O Bade’yi sevseydi, ne de güzel sevilirdi.” Bade ne de güzel âşık olunacak biriydi. Kendisini de her yerde aramak ve de bulmak, yavaş yavaş keşfe dalmak ne de güzel olurdu. Diğer herkesten daha çok hak eder gibiydi.
Sahip olduğu gözlerini düşündü, bu sefer bütün manzarasını kaplayan mavi denize değil aralarda kayalıklarda gördüğü karanlığa odaklanıyordu. İsteyen her yerde bulurdu Bade’yi. İster onun ya da bunun mavi denizi olsun, ister hayatın herhangi bir köşesi. Gözlerini kapattığında herkes görebilirdi Bade’yi. Öyle zor değildi Bade’yi sevmek. Zor olan kendine saklamaktı Bade’yi.