Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde, çarşıların bir yerinde bir tatlıcı varmış. Bu tatlıcının adı Rüya imiş. Rüya teyze kısa boylu, iyi huylu bir ihtiyarmış. Rüya teyzenin bir de tonton mu tonton bir kocası varmış. Kocasının adı Mustafa amca imiş. Bu çiftin çok önemli bir sırları varmış: Tatlılarının sırları. Bu tatlıların tarifinin peşinde olan adamlar varmış. Bu adamlar tatlıların sırrını öğrenebilirlerse hazırladıkları iksirin tarifi tamamlanacakmış. Bu nedenle Rüya teyze ve Mustafa amca kimseye tarifi vermiyorlarmış.
Bir gün her şey çok güzelken birdenbire kötü bir haberle sarsılmışlar. Tariflerinin ortaya çıktığını öğrenmişler. Bu, kötü adamlarını iksirlerini tamamlayabilecekleri anlamına geliyormuş. Bu adamlar hazırladıkları iksiri insanlara içirip onların kötü olmalarını sağlayabileceklermiş. Hemen işe koyulmuşlar fakat insanların henüz küçük bir kısmına iksirlerinden içirebildikleri için tam bir felaketin önüne geçilebilirmiş. Bu işi önlemek için
büyük haber kanallarına haber vermişler. Ama hiçbir haber kanalı böyle bir haberle ilgilenmemiş. Bunun üzerine Rüya teyze çok sinirlenmiş. Mustafa amca onun moralini düzeltmeye çalışıyormuş fakat başaramıyormuş.
Bir süre düşünüp taşındıktan sonra Rüya teyze bir plan daha yapmış. Bu planı gerçekleştirebilmek için tek bir fil dişi gerekiyormuş. Bununla yapacağı tarifle insanları tekrar iyi yapabilirmiş. Hazırladığı tarifi şehrin içme suyuna katacak, böylece aynı anda pek çok insana ulaşabilecekmiş. Hemen harekete geçen Rüya teyze, fil dişini bulup tarifini tamamlamış. Bu karışımı şehrin suyuna katmak için kılık değiştirip depoya gitmiş ve tarifinden bir damlayı heyecan içinde damlatmış. Yaz aylarında olduklarından insanlar çok susuyor, her fırsatta suya koşuyormuş. Bu sayede tüm insanlar serinlemek için bol bol su içmişler. Rüya teyzenin tarifini içeren bu su onları yeniden iyi kalpli yapmış.