Page 61 - Puli Edebiyat 2. Sayı
P. 61
üzerine tozlar yapışıyor ve kabuğun yöntemleriyle yardım etmişti. Her Bu uyum, kabuğunu sanki doğanın en
ışıltısı kayboluyordu. Üzgün bir şekil- biri kabuğunu kısa bir süre için farklı özel tasarımıymış gibi gösteriyordu.
de: “Bu çok güzel ama kalıcı değil, üs- ve muhteşem kılmıştı. Ama hiçbir şey
telik üzerime yapışan bu çer çöp beni kalıcı olmamıştı. Narin, yavaş yavaş Narin gözlerini kapatıp derin bir
olduğumdan daha çirkin gösteriyor” bunun nedenini düşünmeye başla- nefes aldı. O an, yıllardır fark etme-
dedi. Uzun boylu otlar üzerinde yo- dı. “Belki de aradığım güzellik, zaten diği bir gerçeği kabul etti: Kabuk,
ğuşmuş çiy taneleri arasında yürüye- bende vardır ve ben sadece yanlış yalnızca bir kabuk değil, onun kim-
rek kabuğundaki balı temizledi. Fakat yerlerde arıyorumdur.” diye içinden liğiydi. Her kıvrımı, her rengi, her
hala vazgeçmiş değildi hayalinden. geçirdi. ayrıntısı Narin’i Narin yapan şeydi.
Kararsız adımlarla devam ettiği yolda “Ben zaten gökkuşağından bile daha
bir tavus kuşuna rastladı. Tavus kuşu, Yorgun argın dere kenarına ulaşan güzelmişim.” dedi gülümseyerek.
Narin’in kederini yok etmek için gös- Narin, kabuğunu bir kez daha değiş- Kabuğunun ışıltısını suya yansıtan
terişli tüylerinden birkaçını kabuğuna tirememenin hayal kırıklığıyla suya güneşe teşekkür etti. Kendi içinden
yerleştirdi. “Bu tüyler seni benzersiz doğru eğildi. Gün batmak üzereydi yükselen mutluluğun tarifi yoktu. “Bu
yapacak.” dedi gururla. Narin’in ka- artık. Suyun yüzeyine bakarken arka- kadar güzel bir kabuğa sahip olmak
buğu, bir sanat eseri gibi desenler- sından vuran güneşin son ışıklarının benim için bir ayrıcalık.” diye düşün-
le doldu. Ormandaki hayvanlar onu su üzerine yansıttığı heybetli kabu- dü. “Ne kadar denesem de bu doğal
gördükçe hayranlık dolu bakışlar at- ğunu fark etti. Su, kabuğunun yansı- zarafeti asla oluşturamazdım.”
maya başladılar. Ancak bir müddet masını öyle güzel bir şekilde gösteri- Eve dönerken, artık yolda karşı-
sonra geçtiği çalılıklara takılan tüyler yordu ki, Narin bir an için bakışlarını laştığı hayvanlara başka bir şey an-
tek tek döküldü ve geriye hiçbir şey kaçırmak istedi. Ancak daha dikkatli latıyordu: “Arkadaşlar, her birimizin
kalmadı. baktığında, gördüğü şey onu şaş- kendine has bir güzelliği var. Yeter
kınlığa uğrattı. Kabuğunun üzerinde
Narin yılmadan yoluna devam etti. birbirine dolanan ince kıvrımlar, za- ki görmeyi öğrenelim. Kendi kabuğu-
Bu kez bir kertenkele ile karşılaş- rif bir dans ediyormuşçasına birbiri- nuzu, kendi renginizi, kendi varlığı-
tı. Kertenkele, güneşte ısınan taşla- ne kusursuz bir şekilde bağlanmıştı. nızı sevin. Çünkü yaratan bizi zaten
rın tozunu Narin’in kabuğuna sürdü. Kahverenginin tonları güneş ışığında en mükemmel şekilde yaratmış.” Ve
Kabuk, sanki yıldız tozlarıyla kaplan- adeta altın gibi parlıyordu. Minik de- Narin, kabuğunun kıvrımlarındaki za-
mış gibi parıldıyordu. Ancak bu pa- senler, ormanda gördüğü en güzel rafetin, ışıltısının ve uyumunun farkı-
rıltı, güneş ışığı azaldığında tamamen sanat eserlerinden bile daha detay- na vardığı o günden sonra, her sabah
kayboldu. lıydı. Ve en etkileyicisi, teninin açık dere kenarına gidip suda yansıyan
bej rengi ile kabuğunun koyu tonları görüntüsüne bakıp kabuğuna hayran-
Her bir hayvan, Narin’e kendi arasında mükemmel bir uyum vardı. lıkla gülümsemeyi hiç unutmadı.
60