Page 58 - Puli Edebiyat 2. Sayı
P. 58
Rize, İyidere, İyidere İHO Öykü
CEVİZ AĞACI
Muammer Mustafa Karaman
Neredeyse bir asır olacaktı bu evin bah- ardından kendimi bir türlü toplayamıyorum,
çesindeki yaşamım. Fidan olarak dikildiğim yapraklarımı nazlı nazlı sallandıramıyordum.
günleri hatırlıyor ve zamanın ne kadar çabuk, Rüzgâr da hüzünlüydü sanki. Diğer ağaçlar da
acımasız geçtiğini anlıyordum. Pazarda arkada- beni gibi yas tutuyordu. Sonra olanlar oldu.
şım dutla beraber bir fidan olarak satıldığımız
gün dün gibiydi sanki. Bizi satın alan kişi dutu Ben çok büyümüştüm ve yüksek dalla-
ön bahçeye beni de onun çaprazına dikmişti. rım bahçesine dikildiğim evin boyundan da
İkimiz de yerimizi sevmiştik, güneşi görüyor, uzundu. Bu evle bir bağ kurmuştum. Bu aile-
insanların tatlı gülüşlerini duyabiliyorduk. Dut ye ait hissediyordum kendimi. Çünkü dostum
ve ben çok iyi arkadaş olmuştuk, onunla soh- dutla bu bahçede güzel zamanlar geçirmiş-
bet ediyor, dertlerimizi paylaşıyorduk. Bana tik. Zamanında tarıma verilen önem sayesin-
güzelliklerinden bahsediyor; dalına konan kuş- de köklerimi havalandırıyor beni güzelce su-
ları, bol şerbetli dutlarını, yapraklarını yiyen luyorlardı. Gövdemde yarım asırdır bir yara
kelebekleri, altında serinleyen yaşlıları, haziran oluştu. Bakımsızlıktan kovuk haline dönen bu
ayında silkelenen meyvelerinin hikayelerini ma- yara beni biraz üzüyordu. Ama iyi yanları da
sal gibi anlatıyordu. Rüzgâr yapraklarımızı ok- vardı. Artık ben ev sahibiydim kuşlara, sin-
şayarak fısıldardı bize başka dünyaları. Ben ve caplara. Sincapların koşuşturmaları, gövdeme
arkadaşım toprağa sıkı sıkıya bağlıydık. Ama bir ceviz saklamaları ayrı bir eğlenceydi. Püsküllü
sonbahar günü havadan korkunç sesler geliyor kuyrukları, kocaman yanaklarıyla cümbüş ser-
adeta yer yerinden oynuyordu. Bu gece gün ay- giliyorlardı doğaya. Hele de o ağaçkakanlar yok
dınlanıyormuş gibi şimşekler çakıyordu. O gece mu? Her sene ayrı bir yerimi deliyorlardı. Ama
güzel şeylerin olmadığı belliydi. Artık hiçbir şey olsun diyordum; onların çalışması, inatçı halle-
eskisi gibi olmayacaktı. Gün aydınlanınca her ri doğayı canlandırıyordu sanki. Dallarıma ko-
şey gün yüzüne çıkmıştı. Dert ortağım, bahçe- nan bülbülleri, kızıl gerdanları, yalıçapkınların
nin neşesi arkadaşım dut ağacı boylu boyun- güzel sesleri hem beni benden alıyor hem de
ca yerde yatıyordu. Yaşananlar tatlı bir hatıra evdekilerin mest ediyordu. Üzerimde tırtıllar,
olarak mazide kalıyordu artık. Büyük kaybın kelebekler dans ediyordu.
57