ŞAŞIRMAYA DUYARSIZLAŞMA

ŞAŞIRMAYA DUYARSIZLAŞMA

Tecrübenin şaşırmayla imtihanı!

Aldatıcı şaşırmanın esareti

Bir kişi ilizyona maruz kalarak büyürse gerçeğe karşı şaşırır. Bir kişi gerçeğe maruz kalarak büyürse ilizyona karşı şaşırır. Keşişler etkilemek için şaşırtmaya gayret ederler. Şaşıranlar çocuklar ile yaşlılardır. Çocuklar şaşırır ve öğrenmeye açıktır. Yaşlılar da şaşırır ama öğrendiklerinin yanlış olduğunu fark ettiklerinde... Etkilemek, yön vermek yeni bir akıma taraftar toplamak yaşlı nesli itibarsızlaştırmayla başlar. Böylece deneyim sahibi insanları önder edinen çocukları, gençleri şaşırtmanın yanında yönlendirebilmek kolaylaşır. 

İlgiyi canlı tutabilmenin madrabazlığını öğrenmek apayrı bir durum. Şiş üzere yanan alev topunu ağza sokmak, kutu içinde insan vücuduna bıçak sallamak vb. sihirbaz hareketler kimine göre şaşırtıcı. Değiştirmek şaşırtma ile başlar. Fakat şaşırtmak ilizyon(aldatmaca) ile ise bu durumda değişmiş olarak dönüşmek hile kurgusu üzere yürür ki bu başlı başına bir facia. Bu manada Hitler'in Almanya'sı ile Abraham Lincon'un Amerika'sı arasında dünyayı şaşırtmak adına fark yok. Üstün ırk kavramı kadar yalandır, özgürlük heykeli ve demokrasi anıtı. Tek bir gerçek var o da gerçeğin kendisi ve ona inananlar.

Kişi kendini kendinden koruduğu an koruma altındadır demek. Çünkü bütün buhranlar iyilik vaadleri üzere oluşabilir. Tabii bunu bir ihtimal dahilinde söylüyorum. 

Kişi kendisi olarak ilk önce kendini rahata erdirmeye gayret eder. Sonra ailesini sonra sevdiklerini sonra sevdiklerinin sevdiklerini... Dışa doğru açıldıkça böyle bir açılmanın mantıki tutarlığı yok gibi. Niye diye bir sor. Çünkü herkes böyle düşünüp yapsa menfaatler çatışır. Zaten savaş metaforunun çıkış noktası bu. Halbuki kişi kendini kendinden korusa, vicdani olarak fıtrat özelliklerinin farkında olsa kısaca kendi nefsinden(açgözlülük) feragat etse başka mahlukatların hukuki bilincine varsa kimse o zaman barış için savaşıyoruz demezdi ya da fareyi kedi olarak göstermezdi. Kanaatim bu yönde.

Alışma biraz da duyusal uyumdur. Duyu organının kendisini sürekli etkileyen uyarıcıyı bir süre sonra fark etmemesine denir. Duyarsızlaşma ise; bireyin duygusal tepki verdiği bir uyarıcı ile tekrar tekrar sürekli olarak karşılaşması sonucunda verdiği duygusal tepkinin zayıflamasıdır.

Şaşırmaya duyarsızlaşmanın bir pik noktası mevcuttur. Bu noktadan sonra tüm akan pislik akımlar, oluşumlar, rezillikler, şaşırtıcı harukulade sanat, edebiyat olarak yutturulan işkence metinleri tekrar tekrar ve tekrardan dolayı ilgisizleşir. İşte, hakikat, ters yüz edilmenin gerilimine dayanamayıp inceldiği yerden kopar. Fanustan çıkmak, yeniden doğmak olarak adlandırabildiğimiz bu durumu manipule edebilecek her yeni sahte başlangıç kendi hazin sonunu hazırlamış olur.

İnsanların vahşetlere, kötülüklere karşı alışmasını beklemek onu inkar etmek anlamına geliyor. Çünkü bu alışma durumu olsa idi isyan ahlakı oluşmazdı. Roma yıkılmazdı, Rüşvete bulanmış, fenni ilimden geri kalmış Osmanlı son son yüzyıl izole olmazdı. Hızlıca büyüyüp aynı hızla çöken Moğol Hanı günümüze kadar devam edebilirdi.

Tarihi de alışmadan ziyade biraz da duyarsızlaşma yönlendiriyor olabilir. Gandi'nin sömürü kurallarına sessiz ve tepkisiz eylemi Ingilizler için dehşet bir etki idi. 

İnsanlar en olunabilecek her şeyi görüyor, izliyor, takip ediyor zamanla ya alışıyor ya duyarsızlaşıyor ya da her ikisinin dışında tepki verebiliyor.

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı