
BU BİR VEDA DEĞİL "VEFA" YAZISIDIR
İnsan bir yolcudur, kesintisiz akar zaman. Konargöçer her daim. Kimi zaman bir amaca matuf, kimi zaman kuru bir yaprak misali rüzgârın elinde savrulur oradan oraya.
Yaklaşık iki yıl önce bu bereketli topraklara, yeşilin mavinin anlam bulduğu, yeryüzünün cenneti misali yaylalar, akarsular, şelalelerle bezenmiş, bir eli gökyüzünde bir eli denizin üstünde güzel şehir Rize'mize geldik. Toprağıyla mümbit, insanıyla mümbit bereketli şehir. Karadeniz'in meşhur dalgaları gibi coşkun insanları ile tanışmak, onlarla bereketli günler geçirmek nasip oldu.
Rize'ye görevlendirme haberini aldığım gün "Çayeli'nden öteye, gidelum yali yali" türküsünü mırıldanarak gülümsemiştim. İki yıl süresince Çayeli'nden öteye, yerel ifadeyle "tünel ötesi"ne de koşturduk berisine de... Pazar'dan Ardeşen'e, Fındıklı'ya, coşkun Fırtına Deresi'nden, Çamlıhemşin'e, Ayder'e, tarihe tanıklık etmiş Zilkale'den Hemşin'e, Palovit'ten Ağaran Şelalesi'ne, Handüzü'nden Çağrankaya'ya, Cumhurbaşkanımızın baba ocağı Güneysu'dan Kalkandere'ye, sahilin incileri Derepazarı'ndan İyidere'ye, Erzurum'a yol veren İkizdere'ye, köylerinden kentine her metrekaresini gezdik.
Misafirperver Rizelilerin evlerine konuk olduk. Zihni Derin ile ülkemize, Rize'mize gelen çay, zaten olmazsa olmazımızdı, kırmızıçizgimizdi ama Rizeli çayla yetinmedi; kapısını da, gönlünü de, sofrasını da açtı bizlere. Bize emanet edilen her bir çocuğumuzun gönlüne dokunmak üzere kendilerini öğrencilerine adamış öğretmenlerimizle canla başla çalıştık. Kimi zaman Karadeniz'e uyduk coştuk, kimi zaman uçsuz bucaksız yükseklere konmuş yaylaları gibi olduk. Nihayetinde tüm eğitim camiası olarak bir olduk, güzel çalışmalara yol olduk.
İnsan yolcudur dedik ya, konargöçer... Şimdi göçme zamanı. Karadeniz'in incisi, yağmurun başkenti, -Cemal Süreyya'nın dediği gibi "İki çay söylemiştik orada, biri açık, yalnız bunun için sevseydim seni"- biri açık biri kapalı iki çay için bile sevilesi memleket Rize'mizden; Akdeniz'in bereketli toprakları, Çukurova'nın incisi Adana'mıza yolculuk zamanı.
Birisi Cumhurbaşkanımızın baba ocağı Rize, diğeri güzel ülkemin en büyük ve bereketli illerinden Adana. Ne gidesi geliyor insanın ne durası... Hizmet her daim, her yerde. Allah için, memleketi için, emanetimiz güzel çocuklarımız için derdi olanın, yola revan olma vaktidir şimdi...
Ama bu asla bir veda yazısı değildir. Bu, kuzeyin bereketli şehri Rize'mizin güzel insanlarına vefa yazısıdır. İyi ki vesile oldular da güzel insanlar, bu topraklara hizmet şerefine erdik; iyi ki yağmurun şehrine, yağmur kadar anlamlı, yağmur kadar derin, yağmur kadar serin güzel çocuklarıma minik atmacalara hizmet ettik.
Teşekkürler Rize, teşekkürler Rize'nin güzel insanları!
Teşekkürler, iki yıl boyunca benimle beraber omuz omuza yürüyen mesai arkadaşlarım, öğretmenlerim!
Teşekkürler, bizler koşarken bizlere nefes olan meslek büyüklerim!
Selam olsun hepinize...
Ben biliyorum, benim Rize'de çalınacak sayısız kapım var.
Siz de bilin isterim, sizin de Adana'da bir kardeşiniz var.
Baki selamlar.
Allah'a emanet olun.