SANAT ZİLİ ÇALIYOR BAKAR MISINIZ?

SANAT ZİLİ ÇALIYOR BAKAR MISINIZ?

Görsel sanatlar dersi boş ders değildir. Sanatın yoğrulduğu tezgahtır, pişirildiği mutfaktır. Disiplindir, hoşgörüdür, barıştır, kardeşliktir, saygıdır, sevgidir, yoldur, yordamdır, örftür, adettir, geçmiştir, gelecektir, velhasıl-ı kelam hayatın ta kendisidir.

Yüzyıllardır insanoğlu isteyerek yada istemeyerek, bilinçli yada bilinçsiz sanatla sürekli bir etkileşim halinde olmuştur. Okuyup yazarak, yazıp çizerek, çizip renklendirerek, çalıp söyleyerek…

         Peki bu kadar hayata nüfuz etmiş, hayatımızın her anında var olan bu kavram bizim için ne kadar önem taşıyor ? Çok duymuşuzdur “Sanat nedir” sorusunu. Peki ya cevabı?
         Evet her ne kadar genel geçer bir doğru olmasa da göreceli bir cevabı var. Kimi güzeli arama çabası der, kimi hoşa giden bağlantıları ortaya çıkarma çabası, kimi estetik kaygıları bir disiplin içinde ortaya koyma… ve daha bir çok tanım. Ama özünde hayatın olmazsa olmazlarından bir unsur olduğu ortak paydasında buluşur herkes. Eğer üretken, akılcı, sağlıklı, hoşgörülü, sorgulayıcı, bilinçli  bir toplum yetiştirmek istiyorsak ve bunu nesilden nesile aktarmak niyetindeysek, evet sanat olmazsa olmazımızdır.

         Edebiyatıyla, müziğiyle, resmiyle, heykeliyle, mimarisiyle, fotoğrafıyla onlarca dalda sanat icra etmek suretiyle sanatı yaşamak, yaşatmak mümkün. Ancak ben bir Görsel Sanatlar/Resim-İş Öğretmeni olarak, uçsuz bucaksız bu deryadan, küçük bir kum tanesi cımbızlayıp okullarda okutulan Görsel Sanatlar dersine vurgu yapmak istiyorum.

         Görsel Sanatlar aslında, sanat deyince ilk akla gelen öğelerinden biri hatta ilki diyebiliriz. Peki biz bu sanata ne kadar değer veriyoruz, onu ne kadar önemsiyoruz? Neredeyse hiç. Toplumun her kesiminin her kademesinin büyük bir çoğunluğunda Görsel Sanatlar/Resim denilince akla ilk gelen şey belki de “boşu boşuna yapılan pahalı bir uğraş” düşüncesi oluyor. Toplumun her kesimi her tabakası diyorum çünkü okullarda okutulan Görsel Sanatlar dersinin öğrencide, velide, esnafta, bürokratta hatta ve hatta maalesef bazı farklı branşlardaki öğretmen arkadaşlarımda bile kıyısından köşesinden bir “boş ders” hissiyatı uyandırmıyor mu? Ders harici bir çalışma mı yapılacak, “Görsel Sanatlar dersinde yapalım, Matematik önemli”, anket mi doldurulacak, “Görsel Sanatlar dersinde doldurtalım, Fen Bilgisi aksamasın…” denmiyor mu?
         Avrupa’nın gelişmiş, eğitimde model olarak gösterilecek birçok ülkesinde sanat ağırlıklı derslerin sayısı diğer derslerin sayısının neredeyse iki katıyken, bizde okutulan görsel sanatlar dersi koskocaman bir hafta içerisinde sadece ve sadece 40 dakikadan ibaret. Yani haftada 35 saat ders gören bir öğrenciden 40 dakikada sanattan nasibini alması bekleniyor.    

Peki ben haftada 1 ders saati olan dersimde ne mi yapıyorum? Neden mi yetmiyor 40 dakika? Hemen anlatayım… Ben bu 40 dakikanın içerisinde yoklama alıyorum, sınıf defterini doldurmaya çalışıyorum. Daha sonra derse geçmeye çalışıyorum. Görsel sanatlar kültürünü, tarihini, duygusunu teorik olarak vermeye çalışırken, bunu farklı görsellerle de yansıtmaya çalışıyorum. Ardından görsel sanatlar biçimlendirmesi üzerine teknik bilgiler veriyorum. Bu teknik bilgileri uygulamalı olarak gösterip, sanatçı çalışmalarıyla bunu örneklendiriyorum. Öğrencim meraklı, soru soruyor, tartışıyor, irdeliyor. Bu sorgulamadan mutlu oluyorum ve cevaplamak istiyorum hepsini. Bazen, yaratıcı drama yapıyoruz, bazen beyin fırtınası… Ama bir zil sesiyle duvara çarpıyoruz. “E biz daha uygulama yapacaktık!”

Evet benim derdim bu zil sesi. Çünkü “10 dakika sonra buluşalım ve uygulamaya geçelim” diyemiyorum. Bir hafta sonra aynı hazırbulunuşluk seviyesini yakalayabilmek için birçok şeyin sil baştan başlanmasına, sürenin yetersizliğinden dolayı öğrencilerimi tanımaya fırsat bulamadığıma, keşfedilmeyi bekleyen yeteneklerin kaybolup gitme sıradanlığına… değinmeyeceğim bile.

“Eee… bunca yazıyı niye yazdın, sadede gel” derdim ben, biri yazsa ben okusam.

Bir ders saati daha istiyorum. Görsel Sanatlar/Resim dersinin haftada iki saat zorunlu olmasını istiyorum. Üstelik anasınıfından 12.sınıfa kadar…”

Burası bir istek makamı değil, yetkili merci değil onu da biliyorum. Bu isteğimi gerekli platformlarda ilgili mercilere ilettim ve her fırsatta da iletmeye devam ediyorum. Burada sadece küçük bir farkındalık oluşturabilmek adına dileğimi paylaşmak istedim. Üşenmeyip okuduysanız aslında o farkındalığa çoktan katkı sağlamışsınızdır bile.

 

         Henüz sanatın ne olduğunu öğrenemeden, soyut sanatın ne olduğunu bilen bir toplum olmamak temennisiyle… sağlıkla kalın.