ÖDEV NEDEN NASIL

Ödev: Neden? Nasıl?

Özel yetenekli öğrencilere eğitim veren bir kurumda çalışıyorum. Her yıl kuruma yeni başlayan öğrencilere “ne icat etmek istersiniz” diye muhakkak sorarım. Aldığım ilk cevaplar çoğu zaman “ışınlanma cihazı, zaman makinesi” gibi günümüz teknolojisi için bir hayli uçuk sayılabilecek fikirler olur. Daha sonra proje fikirlerini hâlihazırda mevcut bir problemlerini çözecek şekilde revize etmelerini isterim. Sonrasında aldığım cevapların çoğu “ödev yapma makinesi” şeklindedir. Örgün eğitime başlama yılları henüz bir elin parmakları kadar bile olmayan bu çocukların ne yazık ki hayatlarındaki en büyük problemleri ödevlerdir. 

Neden?

Ödevi çocuklar için bir problem haline dönüştüren en temel sebep ödev verenin esasında neden ödev verdiği ile ilgili herhangi bir fikrinin olmayışıdır. Bu fikirsizlik seviyesi ile verilen ödev miktarı ne yazık ki doğru orantılıdır. Onları dinlediğinizde duyacağınız şeyler hemen hemen aynıdır. Tekrar ile öğrenmenin kalıcılığını sağlayacağına inananlar, ödev ile sorumluluk kazandıracağına inanlar, evde boş kalmasıncılar, ödev vermesem televizyon izleyeceklerciler…

Mesleğin ilk yıllarında çalıştığı kurumdaki “marka” öğretmenleri gözlemleyerek ödev verme serüvenine başlayan genç eğitimciler birkaç yıl sonra daha üst seviye ödevlerle kendi markalarını yaratmayı başarırlar. Bir zaman sonra yeni marka olmuş bu öğretmenlerin ödev ile ilgili görüşleri değişmeye başlar. Aslında verdiği ödevlerin çok da faydası olmadığını fark ederler. Çünkü yıllardır herkese aynı ödevi vermelerine rağmen başarı puanları arasında büyük farklılıklar oluşmuştur. Demek ki “ödev” öğrenciyi ideale ulaştıran yegâne araç değildir. Marka öğretmenlerin bu kutlu uyanışı ne yazık ki ümitler yeşertmek için pek de yeterli değildir. Çünkü onlar tıpkı sigara tiryakileri gibidirler. Başta özenti ve kendini ispat için başladıkları bu eylem artık bir bağımlılığa dönüşmüştür.  Zararını bile bile içmeye devam edenler gibi onlar da ödev vermeye devam etmektedirler.


Nasıl?

Marka öğretmenler ödev konusunda değişen ve gelişen teknolojinin nimetlerinden faydalanmayı iyi bilmektedirler. Birkaç yıl öncesine kadar hasbelkader marka öğretmenlerin ödev vermeyi unuttukları günler olurdu. Bunlar yıl içerisindeki sayılı günlerdi. Neyse ki günümüzde böyle bir sorun kalmadı. Artık velinin cep telefonuna düşen bir Whatsapp mesajı çocuklar için tüm büyüyü bozuyor. “Hayat Bilgisi Çalışma Kitabı 66-72 arası, Türkçe Çalışma Kitabı 80-84 arası ödevdir.”

MEB’in hazırladığı, ücretsiz olarak okullara/öğrencilere gönderdiği çalışma kitapları marka öğretmenlerce hiçbir zaman yeterli görülmemektedir. Onlar öğrencileri için en iyisini istemektedirler. Bu süreçte marka öğretmenlerin ödev verme konusundaki en büyük yardımcıları standartlaştırılmış kaynak kitaplar, fasiküller ve fotokopi sayfalarıdır. Her çocuğun farklı olduğunu bilen marka öğretmenler hepsine aynı ödevi vermekten geri durmazlar. Adaleti sağlamak içinse “erken bitirenler kitap okusun” diyerek önlemlerini alırlar. Marka öğretmenler verdiği ödevleri daima kontrol ederler. Onlara göre kontrol edilmeyen ödevin bir anlamı yoktur. Bu kontrol genelde yapanlara artı, yıldız, imza, kaşe vb. şeklinde olur. Ödevi yapmayanlara/yapamayanlara verilen geri bildirim ise genellikle promosyonlu meşrubat şişelerindekiler ile benzer niteliktedir. “Tekrar dene.”.

Ödevler marka öğretmenlerin de dediği gibi belki öğrenmeyi kalıcı hale getirebilir, belki çocukların sorumluluk almalarını sağlayabilir, belki ekran bağımlılığını engelleyip çocuğun nitelikli zaman geçirmesini sağlayabilir… Ama bu şekliyle değil. Kalın sağlıcakla…


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı