YONCA ÖZGÜN İLE UZAKTAN EĞİTİM ÜZERİNE

"Kurucusu olduğu Yonca Özgün Akademi bünyesinde teknoloji eğitimi danışmanlığı yapan eğitimci-yazar Yonca Özgün aynı zamanda İELEV Okullarında Eğitim Teknolojileri Yöneticisi olarak görev yapmaktadır. 2017 ve 2020 yıllarında Microsoft’un düzenlediği Teknolojinin Kadın Liderleri Yarışması'nda finalist olarak seçilen Özgün yaş gruplarına uygun müfredat geliştirmenin yanısıra, uzun yıllar teknoloji eğitiminin nasıl verilmesi gerektiği konusunda hem öğrencilerle hem de eğitimcilerle çalışmalar yapmıştır."

Yonca Hanım Merhaba,
Çaydan-lık dergisinden; yeşilin, mavinin, yağmurun kenti Rize’den Merhaba, Çaydan-lık eğitim, kültür, sanat alanında bir şey söylemek, bir şeyleri paylaşmak düşüncesiyle yola çıktı. Pandemi döneminde 4. sayımızı çıkarmaya hazırlanıyoruz. Bu sayımızın dosya konusu Pandemi Döneminde Uzaktan Eğitim, Sizi “Uzaktan Eğitim Ş@rt” adlı kitabınızla tanıdık. Kitabınız biz öğretmenlere ve eğitimin paydaşı olanlara birçok şey söylüyor. Sizinle bu röportajı gerçekleştirmek Çaydan-lık dergisi adına bizleri çok mutlu etti.

Yonca Hanım, uzaktan eğitim, pandemi döneminden bu yana herkesin fikir beyan ettiği bir alan. Uzman olsun olmasın birçok kişi ya uzaktan eğitime methiyeler düzüyor ya da ağır eleştirilerde bulunuyor. Kitabınızda "Uzaktan Eğitim ile Yüz yüze Eğitimi Karşılaştıralım" diye bir bölüm var. Burada bir kıyaslama ölçeği var mıdır, birbirine göre bu eğitim türlerinin artıları ve eksileri nelerdir?

Uzaktan Eğitim ile Yüz yüze eğitimi karşılaştırırken öncelikle şu gerçeğin farkında olmak gerekiyor. Pandemi döneminde yaptığımız eğitim tam olarak
“Uzaktan Eğitim” değildi. Uzaktan Eğitim isteğe bağlıdır, yani siz eğitimi uzaktan almayı “tercih” edersiniz. Uzaktan eğitimin kendine göre dinamikleri vardır.

Uzaktan eğitimin avantajlarına gelince; zorunlu başlayan uzaktan eğitim bize aslında fiziksel olarak bir araya gelmeden de birçok konuda bilgi sahibi olabileceğimizin farkındalığını kazandırdı. Örneğin ben Rize’deki meslektaşlarımla söyleşi yapabildim. Yüz yüze ortamda bunu yapmak, hem lojistik, hem maliyet hem de zaman açısından birçok yük getirebilirdi. Bunun gibi online veli seminerleri düzenleyebilir, toplantılarınızın çoğunu online ortama taşıyabilir, okul dışı zamanlarda farklı konularda eğitimler düzenleyebilirsiniz. Birçok öğrenci ve öğretmen internet üzerindeki farklı platformlardan yeni şeyler öğrenebileceklerini keşfetti. Bu durum pandemi dönemi öncesinde de vardı ancak farkındalık yoktu Bir öğrenci neden Harvard Üniversitesi’ndeki bir profesörden ders alamasındı ki? Mesafeler ortadan kalktı. Aynı zamanda birçok öğretmen öğrencilerine online platformlar üzerinden de eğitim verebileceğini gördü. Asenkron ders kavramı ile tanıştık. Öğretmenler teknolojiyi eğitimde nasıl etkin kullanabileceğini öğrendi ve işin güzel tarafı yüz yüze eğitime geçilse de eğitimde teknolojinin etkin kullanımı ile ilgili edinilen alışkanlıklar devam edecektir. Artık ne öğretildiği değil nasıl öğretildiği önem kazandı.

Pandemi dönemi ile birlikte hayatımıza birçok kavram girdi; “Yeni Normal, Hibrit Eğitim, Canlı Ders Dijital Öğrenci” gibi kavramlar bunlardan bazıları. Uzaktan Eğitim dediğimizde öğrenciyi her yönüyle geliştirebilecek -akademik, pedagojik, bilişsel- bütüncül bir yapı/yaklaşım söz konusu mu sizce? Uzaktan Eğitim en çok hangi gelişim alanına hitap ediyor?

Uzaktan eğitim stratejilerini doğru kullandığınızda öğrencinin akademik gelişiminde çok fazla kayıp yaşanacağını düşünmüyorum. Yaparak öğrenme içeren laboratuvar etkinlikleri maalesef pandemi dönemindeki uzaktan eğitimle mümkün olmuyor. Akademik açıdan dezavantajdan söz edeceksek sadece bu konuda ciddi sıkıntı yaşıyoruz.  Pedagojik açıdan farklı türde yaklaşımlarla örneğin verilen ödevlerin takibinin yapılması, geri bildirim vermek, bireysel rehberlik hizmetleri gibi çalışmalarla bu alanda da gelişimleri desteklenebilir. Yine yapılacak proje bazlı çalışmalarla hem bilişsel açıdan hem de sorumluluk alma, takım halinde çalışma gibi 21. yüzyıl yetkinlikleri açısından da gelişim alanlarını geliştirebiliriz.

Özellikle yeni eğitim öğretim döneminin başlamasıyla biz öğretmenler ve öğrencilerimiz saatlerce ekran başında kalabiliyoruz. Canlı dersler adına yapılan bir dizi plan, tasarım, materyal var. Sizin de söylediğiniz gibi uzaktan eğitim bir “ekosistemi” beraberinde getiriyor. Yalnız öğrenci ne kadar bu ekosistemin içinde? Mesela dikkat sürelerinin dakikalara kadar düştüğü günümüzde bu döngünün sürekliliğini nasıl sağlayabiliriz. Tasarılarımızla, öğrencilerin hazır bulunuşlukları, etkileşim, ilişki tutarlı mı?

Yüz yüze eğitimde olduğu gibi bir bütün. Bir ders tasarımını yaparken ders öncesi- ders esnası ve ders sonrası kurgusu çok önemli. Bu ekosistemi senkron – asenkron ders dengesini doğru bir şekilde kurgulamak gerekiyor. Ders öncesinde, öğrencinin hazır bulunuşluğunu paylaşılan içeriklerle ölçebilir, üzerinde durulacak konu ile ilgili düşünmeyi ve öğrencilerin kafalarında sorular oluşmasını sağlayacak ön bilgi içeren, merak uyandıran videolar çekerek ya da farklı türde içerikleri hazırlayarak yine ders öncesinde öğrencilerle paylaşabiliriz. Canlı ders esnasında yeni fikirlerin tartışılması için ortam sağlayarak, grup çalışmaları ve etkileşimli etkinliklerle öğrenme düzeyinin yüksek olduğu kısımlar işlenebilir ve ders sonrasında ölçme-değerlendirme etkinlikleri ile pekiştirme yapılabilir. Etkileşim her şeydir. Öğrenciyi ne kadar derse dahil eder, onları ne kadar aktif tutabilirseniz dersiniz o kadar verimli olacaktır. Canlı derslerde dikkat sürelerini doğru kullanmak için örneğin 2-3 dakikalık videolar, arada tartışmalar, düşün-eşleş-paylaş etkinlikleri kullanılabilir. Öğretmenin anlatıp öğrencinin dinlediği bir ders bırakın uzaktan eğitimde de yüz yüze eğitimde de, bu çağda da geçersizdir.

Etkileşim her şeydir. Öğrenciyi ne kadar derse dahil ederek onları ne kadar aktif tutabilirseniz dersiniz o kadar verimli olacaktır.


Bir zorunluluk olarak karşımıza çıkan ve bu süreçte öğrenmeye çalıştığımız uzaktan eğitim modeli ile yeni eğitim ve öğretim dönemini de planlamaya çalışıyoruz. Genel anlamda uzaktan eğitim adına yapılan çalışmaları değerlendirdiğinizde eğitim paydaşları olarak sizce uzaktan eğitimde yol alabildik mi? Bu bağlamda eğitim alanında ön plana çıkan ülkelerde uzaktan eğitim adına yapılan çalışmalarla ülkemizdeki çalışmaları kıyasladığınızda neler söyleyebilirsiniz?


EBA platformunun kriz öncesinde var olmuş olması bizim için avantajlı bir durumdu. Ancak yeterli değildi. Bütün dünyada olduğu gibi biz de hazır değildik. Sistemsel olarak geliştirmemiz gereken çok şey vardı. Öğretmenlerimiz bilmedikleri bir okyanusa düştüler ve hemen yüzmeleri beklendi kendilerinden. Bu bütün dünyada böyleydi. Mart ayından bu yana çok ciddi yol katettiğimizi düşünüyorum. Öğretmenlerimiz uzaktan eğitimin yapısıyla ilgili deneyim kazandı. Bir çok platformu kullanmayı artık biliyorlar, öğrenci ile uzaktan nasıl etkileşime geçecekleri ile ilgili farklı deneyimler kazandılar. Kulaç atabiliyoruz artık sadece farklı yüzme stillerini öğrenmemiz gerekiyor.


Uzaktan eğitimde süreç öğretmenlerin canlı ders araçları ile öğrencilere bağlanıp konu anlatmaları şeklinde gerçekleşiyor. Bu şekilde gerçekleşen derslere katılım genellikle aile yönlendirmesi ile oluyor ve öğrenciler bu süreçten çok fazla keyif almıyor. Uzaktan eğitim daha yeni kullanmaya başladığımız bir model olmasına rağmen öğrenciler açısından şimdiden heyecanını kaybetmiş mesajı verebiliyor. Bu anlamda bir kırılma - gerileme veya yükselme - sıçrama öngörülebilir mi? Uzaktan eğitim çalışmalarında ve yapılan canlı derslerde verimi ve öğrenci ilgisini artırma adına öğretmenlere ve ebeveynlere neler önerirsiniz?


Bu konuda öğretmenlere önerebileceğim en önemli şey her zaman söylediğim gibi etkileşim, etkileşim etkileşim! Kimse sıkıldığı ya da pasif olduğu yerde olmak istemez. Öğrencinin merak duygusunu tetikleyecek ders tasarımları yapmamız ve öğrencinin canlı ders esnasında aktif olmasını sağlayacak şekilde derslerimizi kurgulamamız gerekiyor. Anlık etkileşimli araçlar kullanarak, öğrencilerin iş birliği içinde çalışmalarını sağlayarak, etkileşimli oyunlaştırma içeren etkinlikleri kullanarak, minik sürprizler yaparak, teşekkür kartları kullanarak ve bunlar gibi birçok farklı teknik kullanarak öğrencilerimizi derse çekebiliriz. Öğretme eylemi yerine öğrencinin öğrenme eylemi üzerine odaklanmalıyız.
Velilerimizin eğitim-öğretim sürecindeki rolü çok önemli. Velilerin işbirliği ortak paydamız olan öğrencilerimizin gelişimleri için çok değerli. Uzaktan eğitim döneminde profesyonel sınırlar silikleşebiliyor. Kimi zaman ekranın karşısında dersi dinleyen, hatta dersi nasıl daha iyi işleyebileceğimiz ile ilgili yorum yapan velilerle karşılaşabiliyoruz. Onların da elbette çocuklarının eğitimleri ile ilgili kaygıları mevcut. Velilerimiz evde yaşanan ortamla ilgili geri bildirimlerini eğitimcilerle paylaşmalı ancak öğretmenlere güvenmeli ve onlara zaman tanımalılar. Öğrencilerin öğrenme süreçlerinde geri planda olmaları çocukların otonomi kazanmaları açısından önemli. Bu sebeple öğrencilerin ihtiyaç duyduğu anlarda onların yanlarında olmaları, dijital vatandaşlık konusunda bilinçlenmeli ve evde eğitim alan çocuklarının iyi bir dijital vatandaş olmaları konusunda çocuklara destek olmalılar.
Yonca Hanım, bu güzel söyleşi için, eğitim ortamına, bizlerin mesleki gelişimine katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ederiz. Çalışmalarınızın devamını diliyoruz. Biz öğretmenler olarak “Uzaktan Eğitim” olsun “Yüz Yüze Eğitim” olsun sorumluluklarımızın bilincineyiz. Üzerimize düşenin en iyisini yapmaya çalışacağız.
“Dem bu demdir.”

Kimse sıkıldığı ya da pasif olduğu yerde olmak istemez. Öğrencinin merak duygusunu tetikleyecek ders tasarımları yapmamız ve öğrencinin canlı ders esnasında aktif olmasını sağlayacak şekilde derslerimizi kurgulamamız gerekiyor.


Söyleşi: Enes Süküt - Ömer Eski


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı