Tarih boyunca çocuklar, gelişimini tam olarak tamamlayamamış bir yetişkin olarak tanımlanmış, diğer bir deyişle yetişkinlerin minyatür hali olarak görülmüştür. Çocukların kendilerine ait ayrı bir dünyaları olabileceği gerçeği yadsınmıştır. 


Çocukluk, yetişkinliğe geçişte bir aşama olarak değil sadece yetişkinlerin boyut olarak daha küçük hali olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden kimi zaman onlara yetişkin gibi davranılmış, onlardan yaşlarının üzerinde olan görevleri yerine getirmeleri beklenmiştir. 


Dolasıyla, çocuklar bu görevleri yerine getirmede başarılı olamadıkları için kötü muameleye maruz kalmışlardır. Aydınlanma çağı ile yavaş yavaş uzaklaşılan bu görüş psikoloji biliminin gelişmesiyle, özellikle gelişim ve kişilik üzerine araştırmalar yapılmaya başlanmasıyla birlikte terk edilmiştir.
Araştırmalar sonucunda, çocuklar ile yetişkinlerin aslında çok farklı zihin yapıları olduğu gün yüzüne çıkmıştır. Bu araştırmaların başını çeken bilim insanlarından biri de Jean Piaget’dir. 


Psikoloji -  özellikle gelişim psikolojisi - biliminin öncülerinden sayılan İsviçreli bilim insanı Jean Piaget kendinden önceki araştırmacıların aksine çocuğun bilişsel gelişimine odaklanmıştır ve gelişimde bilinçli düşüncenin önemine vurgu yapmıştır.
İçinde kendi çocukları da olan binlerce çocuk üzerinde yaptığı gözlemler sonucu çocukların davranışlarının kendine özgü bir düzen ve mantık barındırdığını fark etmiştir ve hayatı boyunca bu davranışları bir sisteme oturtmak için çalışmıştır. 


Piaget’e göre çocuk bilgi edinme ve dünyayı anlama sürecinde pasif değil aksine aktif bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla çocuklar yaşayarak dünyayı en etkili şekilde öğrenmektedirler. Öğrenme edimi bir durumdan çok, bir süreçtir ve bu edim sırasında çocuklar yine Piaget’nin ortaya attığı ‘‘Şema’’ kavramını kullanırlar. Şemalar çocukların dış dünyayı algılayabilmek için ortaya attıkları zihinsel imgelerdir. Çocuk bu şemalar yardımıyla çevreye uyum sağlayabilmektedir. 


Çocuklar büyüdükçe bu şemalar gelişir ve zihin yetişkin zihnine benzemeye başlar. Bu gelişme esnasında çocuğa yapılacak her müdahale zihinsel gelişimi etkilemekte ve kalıcı bir etki bırakabilmektedir. Fiziksel gelişimdeki aksaklıklar, çocuğun yaşadığı çevre, ihmal ve istismar gibi birçok etken zihinsel gelişimi etkilemektedir. Piaget’e göre bu gelişim temelde dil, oyun ve anlamaya dayanmaktadır. Çocuk çevresi ile etkileşime bunlar aracılığıyla girer ve öğrenme gerçekleşir. 


Çocuklar bu bilişsel gelişim sürecinde çevreye adapte olurlar ve dünyayı öğrenmeye başlarlar. Piaget, bilişsel gelişimi dünyayı öğrenme yolunda bir denge, dengesizlik ve yeniden denge kurma süreci olarak görmektedir. Bu süreçte çocuk özümseme ve uyma yöntemleri ile şemalarını geliştirmektedir.
Özümseme çocuğun sahip olduğu alışkanlıklara ve düşüncelere yeni şeyler eklemesi iken; uyma çocuğun yeni şeye uymak için hareket şemasını değiştirmesidir. Görüldüğü üzere çocuklardaki bilişsel gelişim çok katmanlı bir yöntemle gerçekleşmektedir. Peki biz bu süreçte çocuk için ne yapabiliriz?  


Piaget’ye göre çocuk bilgiyi deneyimleme yoluyla edinmelidir. Bu yüzden çocuğun yaptığı yanlış davranışları hemen düzeltip doğruyu göstermek yerine çocuğa zaman sağlanmalı ve kendi kuramlarını oluşturmalarına olanak tanınmalıdır. Aynı şekilde çocuğun okulda almış olduğu teorik eğitim bilgi edinmesi için yeterli olmamakta, buna ek olarak çocuğun o bilgiyi deneyim ve uygulama ile güçlendirmesi gerekmektedir. Bu süreçte çocuğun eleştirel düşünmeyi de kazanmış olacağını düşünen Piaget, ancak eleştirel düşünme ile dünyayı doğru algılanabileceğini söyler.  


Küçük yaştan beri doğa bilimleriyle ilgilenen Jean Piaget çocuk gelişimi ve eğitim üzerine birçok teori ortaya atmıştır ve kendinden sonra gelen bilim insanları üzerinde etkili olmuştur. Bu sebeple eğitim alanında çalışmak isteyen herkesin başvuracağı ilk adreslerden biri haline gelmiştir.


Etiketler:   

YORUMLAR

Ben robot değilim seçeneğini işaretleyin.

  • Henüz yorum yazılmadı